Yalan söylemenin caiz olduğu yerler var mıdır?

Yalan söylemek hangi durumlarda caiz olabilir? Günahımızı gizlemek için yalan söylemek caiz midir? Arkadaşımızla, ailemizle aramızın bozulmaması için yalan söyleyebilir miyiz?

Yalanın caiz görüldüğü bir kaç yer dışında yalana kesinlikle cevaz yoktur.

Yalan söylemek büyük günahlardan olup münafıklık alametlerindendir

“Katillik, ana babaya zulüm, yalan şâhitlik en büyük günahlardandır.” (Deylemi)
Ebû Hureyre’den (ra) rivâyete göre, Resûlullah (asm) şöyle buyurdu:
“Münafığın alameti üçtür; konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiğinde hainlik eder.” (Buhârî, Müslim)

Yalanın caiz olduğu yerler

Yalan dinimizde her çeşit kötülük ve şerrin başı ve kaynağı kabul edilerek şiddetle reddedilmiş olmasına rağmen bazı hallerde meşru olarak kabul edilmiştir. Yalanın caiz olduğu yerler hadiste şöyle belirtilmiştir:
Esma Bintu Yezid (ra) anlatıyor:
"Resulullah (asm) buyurdular ki:
"Ey insanlar! Pervanenin ateşe atılması gibi sizi yalanın peşine düşmeye sevk eden şey nedir? Hâlbuki üç yer hariç yalanın her çeşidi âdemoğluna haramdır:
Bu üç yere gelince:
1) Erkeğin, rızasını sağlamak için hanımına yalanı,
2) Harpte söylenecek yalan. Çünkü harp bir hileden ibarettir.
3) İki Müslüman’ın arasında sulhü sağlamak kastıyla söylenen yalan." (Tirmizî)

Fakat bu durumlarda bile açıkça yalan söylemek bazı âlimlerce uygun görülmemiştir

Bu konuda bir grup alim (Taberî de bunlar arasındadır) şöyle der:
“Yalan hiçbir şeyde caiz olmaz. Yukarıda yalana cevaz verilen durumlar kapalı birkaç kelimelerin kullanılmasıdır. Sarih yalan değildir.” (Kütüb-i Sitte)
Yani bu tarz durumlarda tevil* yapmak gerekir. Mesela;
Düşmanına "imamınız öldü" der, ama bunu derken, geçmişte ölmüş bulunan imamlarını kasteder veya: "Yarın bize imdad, yiyecek.. vs. gelecek" der. Bütün bunlar, mübah olan meariza örnektir ve her biri de caizdir.
*Te’vil: Bir söz veya davranışa bilinen anlamından başka bir mana verme, başka bir mana ile yorumlama.
“Bu sıdk ve kizb, küfür ve iman kadar birbirinden uzak, Asr-ı saadette sıdk vasıtasıyla
Muhammed’in (asm) ala-yı illiyyine çıkması ve o sıdk anahtarıyla hakaik-i imaniye ve hakaik-i kâinat hazinesi açılması sırrıyla, içtimaiyat-ı beşeriye çarşısında sıdk en revaçlı bir mal ve satın alınacak en kıymetli bir meta hükmüne geçmiş.
Evet, her söylediğin doğru olmalı, fakat her doğruyu söylemek doğru değil. Bazen zarar verse
sükut etmek, yoksa yalana hiç fetva yok…” (Kütüb-ü Sitte)
Söylenen yalan az olsun çok olsun fark etmez hüküm budur. Âlimler savaşlarda bile tam olarak
açıkça yalan söylemeye cevaz vermemişlerdir. Üstü kapalı cümlelerle cevaplar verilmelidir veya sessiz kalınmalıdır demişlerdir.
Açıkça anlaşılıyor ki; günahı gizlemek ve eş dostla arayı bozmamak veya düzeltmek için yalan söylemek kesinlikle caiz değildir.
Ayrıca; yalan söyleyen bir kişi, kandırdığı kimselerin hakkına da girmektir. Nitekim başkasını kandırmak, onu küçük görmenin ve değer vermemenin bir göstergesidir. Bu yüzden yalan söylenen kişilerden helallik istemek gerekmektedir.

Günahlar istiğfar edilirse küçülür

“Küçük günahlarda ısrar edilirse küçük kalmaz. Büyük günahlarda istiğfar edilirse büyük kalmaz.” (Deylemî)
“Âdemoğullarından herkesin iki sahifesi vardır. Birine gündüz işlediği ameller diğerine gece işlediği ameller yazılır. Sonra bu iki sahife dürülür eğer her ikisinde bir günah için olsa bile istiğfar varsa sahifeler nur saçar. Eğer ikisinde de istiğfar yoksa simsiyah bir halde dürülürler.” (Şirat’ül İslam)