Ticarette uyulması gereken sünnetler nelerdir?
Ticaret yapan biri hangi sünnetlere ittiba’ etmelidir?
İbnu Ömer (ra) anlatıyor:
“Resulullah (asm) buyurdu ki: “Emin, dürüst, Müslüman tacir, kıyamet günü şehitlerle beraberdir.”
Ebu’l-Hamrâ (ra) anlatıyor:
“Resulullah (asm), yanında bir kap içinde bir miktar zahire satan bir adamın yanlarından geçtiğini gördüm. Mübarek elini kabın içine sokup (kontrol ettikten sonra) adama:
“Sen hile yapmışa benziyorsun. Bize hile yapan bizden değildir.” buyurdu.”
Resûlullah (asm) buğday satan bir adama rastladı. Satıcıya:
“Nasıl satıyorsun?” diye sordu.
Adam da kendince anlattı. O esnada Resûlullâh’a (asm) “Elini onun (buğdayın) içine daldır!” diye vahy (işaret) edildi.
Allâh Resûlü de (asm) elini daldırdı ve buğdayın ıslak olduğunu gördü. Bunun üzerine:
“İnsanların görmesi için ıslak olanı üst tarafına koysaydın ya! Aldatan bizden değildir.” buyurdu. (Müslim)
İbnü Abbas (ra) anlatıyor:
“Resulullah (asm) Medine’ye geldiği vakit, halk ölçü-tartı işinde insanların en kötüsü idi. Bunun üzerine Allah-u Teâlâ Hazretleri “ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline” diye başlayan sureyi indirdi. Bundan sonra ölçü ve tartıyı güzel yaptılar.”
Vâsile ibnü’l-Eska’ (ra) anlatıyor:
“Resulullah (asm) buyurdular ki:
“Kim bir şeyi ayıbını açıklamadan satarsa daima Allah’ın gadabına ve meleklerin lanetine maruz kalır.”
Osman İbnü Affan (ra) anlatıyor:
“Resulullah (asm) buyurdular ki:
“Gerek satıcı ve gerekse alıcı iken kolaylık gösteren kimseyi Allah cennete koydu.”
Hadis, hayatında birkaç kere değil, daima kolaylık ve anlayışı prensip edinen kimseyi kastetmektedir. Alıcı olarak kolaylık, parasını peşin vermek, borcunu vadesinde tam olarak ödemektir. Satıcı olarak kolaylık, malın ayıbını gizlememek, doğruyu söylemek, borçlusuna mühlet tanımak, talebini nezaketle yapmaktır.
Ebu Sa’id el-Hudrî (ra) anlatıyor:
“Resulullah (asm) buyurdular ki:
“Satış her iki tarafın rızasıyla olur.”
Kayle Ümmü Benî Emmar (ra) anlatıyor:
“Resulullah’ın (asm) yaptığı umrelerden birinde kendisine Merve’de yaklaştım ve: “Ey Allah’ın Resulu! Ben alıp satan bir kadınım. Bir şeyi satın almak istediğim zaman arzuladığımdan daha düşük bir fiyat teklif ediyorum. Sonra yavaş yavaş arttırarak arzuladığım fiyata geliyorum. Bir şeyi satacağım zaman da, önce, almayı arzuladığım fiyattan daha yüksek bir fiyat teklif ediyor, sonra yavaş yavaş inerek arzuladığım fiyata geliyorum, (Böyle yapmama ne dersin?)” dedim. Şu cevabı verdi:
“Ey Kayle, böyle yapma. Bir şey satın almak istedin mi, düşündüğün fiyatı söyle, sana verilsin veya verilmesin.”
Aleyhissaletüvesselam sonra şunu söylediler:
“Bir malı satmak istediğin zaman da versen de vermesen de (yüksek fiyat değil) satmak istediğin fiyatı söyle.”
Ticaret sırasında aldatıcı fiyat teklifi yapılmamalıdır. Bu durum alış-verişte güven ve itimadı sarsar, gerçek fiyat söylenmelidir.
Hz. Ali (ra) anlatıyor:
“Resulullah (asm) güneş doğmazdan evvel alış-veriş pazarlığı yapmaktan ve süt vermekte olan hayvanları kesmekten men etti.”
Fecirden güneş doğuncaya kadarki zaman ibadet, zikir ve dua zamanıdır, dünyevî işler için heder edilmemelidir. Resulullah (asm) bu sebeple o zamanda alım-satımla meşguliyeti yasaklamıştır.
İbnü Ömer (ra) anlatıyor:
“Resulullah (asm) şöyle dua buyurdular:
“Allah’ım, ümmetine, günün ilk vakitlerin(de yaptıkları iş)i bereketlendir.”
Abdullah İbnü Büsr el-Mazini ve Ebu Eyyüp (ra) anlatıyor:
“Resulullah (asm):
“Zahirenizi ölçünüz ki, sizin için bereketlensin.” buyurdular.
"Ticarette çok yemin etmekten sakının. Çünkü yemin sürümü artırır, fakat bereketi yok eder. " (Müslim)
"Alışverişte fazla yeminden kaçının; zira o, mala rağbeti artırsa da daha sonra bereketini giderir." (Buharî)
İbnü Abbas (ra) anlatıyor:
“Resulullah (asm) bey-i garar’dan (yani tahakkuk edip etmeyeceği bilinmeyen akıbeti meçhul satıştan) men etti.”
Garar Arapçada “aldatma” manasına gelir. Burada zahiren müşteriye parlak da gelse sonucu belli olmayan satıştır. Şafii Hazretleri bu çeşit satışa denizdeki balığı, havadaki kuşu, efendisinden kaçıp nereye gittiği bilinmeyen köleyi satmayı örnek verir.
Abdullah İbnü Selam (ra) anlatıyor:
“Resulullah’a (asm) bir adam gelip:
“Yahudilerden bir aileyi kastederek:
“Falanın oğulları Müslüman oldular. Ancak pek acıktılar, tekrar İslam’dan dönmelerinden korkuyorum.” dedi.
Aleyhissaletüvesselam:
“Kimin yanında bir şeyler var?” diye sordu. Yahudilerden biri:
“Benim yanımda şu şu kadar nakit var, -zannedersem üç yüz dinar demişti-. Falan ailenin bahçesinden (alınacak meyve için) şu fiyatla selem akdini (veresiye) yaparım.” dedi.
Aleyhissaletüvesselam da:
“Şu kadar vade ile şu fiyatta” olur, “Falan ailenin bahçesinden (elde edilecek meyve” kaydı) olmaz.” buyurdu.”
Bu hadiste selem akdi (Peşin para ile veresiye mal alma) mevzu bahistir. Bu akitte peşin verilen para mukabilinde satın alınacak malın miktarı, evsafı ve vadesi belirlenir. Hadis, meyvenin “Falan bahçeden olma” şartını reddetmektedir. Çünkü, o bahçeden mahsül kalkmayabilir. Başka bahçenin malı da olsa caizdir. Yeter ki belirlenen vasfı taşısın.
Nâfi anlatıyor:
“Ben Şam ve Mısıra ticaret malı gönderiyordum. Irak’a da gönderdim ve Müminlerin annesi Hz. Aişe’nin (ra) yanına varıp kendisine:
“Ey Müminlerin annesi ben Şam’a ticarete gidiyordum, şimdi Irak’a gidiyorum.” dedim. Bunun üzerine:
“Böyle yapma sana ve eski ticaret yerine ne oldu? Zira ben, Resulullah’ın (asm):
“Allahu Teala Hazretleri, sizden birine bir ciheti rızkına sebep kılarsa bu değişinceye ve güçleşinceye kadar onu terk etmesin.” buyurduğunu işittim.” dedi.
Enes İbnü Malik (ra) anlatıyor:
“Resulullah (asm) buyurdular ki:
“(Meşru) bir işten (helal rızık) kazanan kimse o işe devam etsin.”
Kaynak: Kütüb-ü Sitte