Sıla-i rahim (akraba ziyareti) Kur’an-ı Kerim’de emredilmiş midir?
Sıla-i rahimi ve anne-babaya iyiliği emreden ayetler hangileridir?
Cenab- ı Hak sıla-i rahime, anne-babaya ve akrabaya iyilikte bulunmaya büyük önem vermiştir. Kuran-ı Kerim’de sıla-i rahimi emreden pek çok ayetin bulunması bu önemin en büyük göstergesidir. Burada zikredilenler ise bu ayetlerin sadece bir kısmıdır:
"…Allah'tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının. Şübhesiz ki Allah, sizin üzerinizde tam bir gözeticidir." (Nisa, 1)
"Onlar ki Allah'ın gözetilmesini emrettiği hakları gözetirler (akrabalık bağlarını devam ettirirler ve iyilikte bulunurlar); Rablerine saygı beslerler ve kötü hesaptan korkarlar..."
“Fakat Allah'ın tevhit akidesini kabullendikten sonra onu bozanlar ve Allah'ın bağlanmasını emrettiği bağları koparanlar (akrabalık bağlarını kesenler) ve yeryüzünü fesada verenler var ya; işte bunlar, lânet onlara ve yurdun kötüsü Cehennem de onlara" (Rad, 21–25)
“Sonra iman edip hicret edenler ve sizinle beraber cihat edenlere gelince, onlar da sizdendir. Akrabalar ise, Allah’ın kitabında (onun hükmüne göre) birbirlerine (miras hususunda) daha layıktırlar. Şüphesiz ki Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Enfal, 7)
“Yine bir vakit İsrailoğullarından: “Allah’dan başkasına kulluk etmeyeceksiniz, ana-babaya, akrabaya, yetimlere ve yoksullara iyilik (edeceksiniz), insanlara da güzellikle söyleyin, namazı hakkıyla eda edin ve zekâtı verin!” diye sağlam söz almıştık. Sonra sizden pek azı müstesna, (hepiniz o sözünüzden) döndünüz, zaten siz yüz çevirici kimselersiniz.” (Bakara, 83)
“(Ey ehl-i kitap!) Yüzlerinizi (ibadet maksadıyla) doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik (için yeterli) değildir, fakat iyilik o kimsenin (iyiliği) dir ki, (o kişi) Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap(lar)a ve peygamberlere iman eder; ona (o elindeki mala) olan sevgisine rağmen malı akrabalara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve köleler uğrunda verir; namazı hakkıyla eda eder ve zekâtı verir. Çünkü (onlar) söz verdikleri zaman sözlerini yerine getirenler ve sıkıntı (fakirlik), hastalık ve savaşın şiddetli anında sabredenlerdir. İşte onlar, doğru olan kimselerdir. Takva sahibi olanlar da işte ancak onlardır.” (Bakara, 177)
“(Ey Rasulüm!) Sana (Allah yolunda) neyi (kime) sarf edeceklerini soruyorlar. De ki:
“Hayır (ve hasenat) dan ne sarf ederseniz, artık (onlar); ana-baba, en yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmış (lar) için olmalıdır.” Hayır (ve hasenat) dan yaparsanız, artık muhakkak ki Allah, onu hakkıyla bilendir.” (Bakara, 215)
“Ve Allah’a ibadet edin, hem O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın ve sonra ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolda kalmışa ve ellerinizin altında bulunan (kölelere ve bütün canlı) lara iyilik (edin)! Şüphe yok ki Allah, kendini beğenen, çok övünen kimseleri sevmez.” (Nisa, 36)
“Şüphesiz ki Allah, adaleti, iyiliği ve akrabaya (muhtaç oldukları şeyleri) vermeyi emreder:
fuhşiyattan, kötülükten ve azgınlıkta da meneder. İbret alasınız diye size (Allah, böyle) nasihat eder.” (Nahl, 90)
“Rabbiniz içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer salih kimseler olursanız, hiç şüphesiz ki O, çokça tevbe eden kimselere çok mağfiret edendir.”
“Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa da hakkını ver; fakat israf ederek saçıp savurma!
Çünkü saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridirler. Şeytan ise, Rabbine karşı çok nankördür.” (İsra, 25–27)
“Görmediler mi ki şüphesiz Allah, rızkı dilediğine genişletiyor ve (dilediğine de) daraltıyor. Şüphe yok ki bunda, iman edecek bir kavim için elbette ibretler vardır.”
“Öyle ise akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver! Allah’ın rızasını isteyenler için bu pek hayırlıdır. İşte onlar, gerçekten kurtuluşa erenlerdir.” (Rum, 37–38)