İyilik ve ihsanda öncelik kimlere olmalıdır?
İyilik ve ihsanda önceliği kimlere vermeliyiz?
“Sonradan iman edip hicret edenler ve sizinle beraber cihad edenlere gelince, işte onlar da sizdendir. Akrabalar ise, Allah’ın kitabında (O’nun hükmüne göre) birbirlerine (miras hususunda) daha layıktırlar. Şüphesiz ki Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Enfal, 75)
“Peygamber, müminlere kendi nefislerinden daha evladır; zevceleri de onların analarıdır. Akrabalar ise, Allah’ın kitabında birbirlerine (miras hususunda, diğer) müminlerden ve muhacirlerden daha layıktırlar; ancak dostlarınıza bir iyilik (vasiyet) yapmanız müstesna. Bunlar kitapta yazılmıştır.” (Ahzab, 6)
“Selam vermekle de olsa akrabalarınıza iyiliğiniz dokunsun.” (Taberânî, Beyhâkî)
“Ey Muhammed! Sana nereye infak edeceklerini soruyorlar. De ki: Hayır olarak verdiğiniz nafaka, ana baba, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak daha ne yaparsanız herhalde Allah onu bilir.” (Bakara, 215)
“Az veya çok hayır cinsinden, yani çeşit çeşit mallardan vacip veya nafile olarak Allah rızası için harcadığınız veya harcayacağınız mal önce ana-babanız, ikinci olarak en yakın akrabanız, üçüncü olarak ihtiyaç içindeki yetimler, yoksul fakirler, yolda kalmış yolcular içindir. Babalarınıza dedelerinize bakmak ilk görevinizdir. Diğer yakınlarınız onları izler ve bu şekilde, "Yakınlık derecesi daha yakından uzağa doğru" kuralına göre, harcama yapmak vacib olur. Bunlardan başkasına da zekât ile vacip olarak ve diğer sadakalarla nafile olarak mal harcanır. Bunlardan başka, herhangi bir hayır daha yaparsanız, elbette onu Allah pekiyi bilir ve karşılığını verir.” (Elmalı Hamdi Yazır)
“Annene, babana, kız ve erkek kardeşlerine iyi muamele et onlardan sonra sırasıyla en yakınlara iyilikte bulun.” (Nesâî, Ahmet bin Hanbel)
Behz Bin Hâkim (ra) babası vasıtasıyla dedesinden rivayetle demiştir ki:
“Ya Resulallah! Kime iyilik ve ihsanda bulunayım?” deyince, Resülullah (asm):
“Annene, sonra annene, sonra annene, sonra babana ve sonra da sırasıyla yakınlarına” buyurdu. (Ebu Davud, Nesai, Tirmizi)
Cüveyriye (ra) Hz. Peygambere (asm):
“Ben şu kölemi azat etmek istiyorum” dedi. Hz. Peygamber (asm):
“Göçebeler arasında bulunan dayına ver ki, ona çobanlık yapsın. Bu daha sevaptır.” dedi. (Heysemi)
Küleyb İbn-i Menfa’a (ra) dedi ki:
Dedem (Bekir İbni’l-Haris) sordu:
“Ya Resulullah! Kime iyilik edeyim?”
Peygamber (asm):
“Annene, sonra babana, kız kardeşine, erkek kardeşine ve bir de bunları takip eden akrabana (iyilik etmen) vacip bir haktır, yakınlarına da…” dedi. (Müslim, Tirmizi, Ebu Davud)
“Allah annelerinize iyilik etmenizi emrediyor, sonra annelerinize iyilik etmenizi emrediyor; sonra babalarınıza iyilik etmenizi emrediyor. Sonra en yakın akrabaya, ondan sonra en yakın sırasına göre iyilik etmeyi size emrediyor.” (İbn-i Mâce, Müsned-i Ahmed)
“Sevabını Allah’tan umarak insanın nefsine ve ehline harcadığı şeye karşılık, Allah muhakkak ona mükâfat verir. Önce geçimine baktığın kimseye harcayıp işe başla. Eğer fazla (mal) varsa sırasıyla en yakına ve ondan sonraki yakına ver. Eğer daha (artan mal) olursa, dilediğine ver.” (Edebü’l-Müfred)
Meymûne (ra) anlatıyor:
"Resulullah’dan (asm) izin almadan bir cariye azad ettim. Resûlullah'ın (asm) benimle kalma günü gelip, beraber olduğumuz zaman:
"Ey Allah'ın Resulü, cariyemi azad ettim, fark ettiniz mi?" dedim.
"Sahi mi söylüyorsun, bunu yaptın mı?" dedi. Ben:
"Evet!" deyince:
"Keşke onu dayılarına verseydin, senin için daha hayırlı olacaktı!" buyurdular. (Buharî, Müslim, Ebu Dâvud)
“Akrabaya verilen sadakanın sevabı iki kat artırılır.” (Taberâni, İbn-i Huzeyme, Hâkim)
Selman İbn-i Âmir (ra) anlatıyor:
Resülullah (asm) buyurdular ki:
"Fakirlere yapılan tasadduk bir sadakadır, ama zî-rahm'a (yani akrabaya) yapılan ikidir: Biri sıla-i rahim, diğeri sadaka." (Nesâî, Tirmizî, İbnu Mâce)
“Beni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki, Allah-u Teâlâ kıyamet gününde, yetime merhamet edip ona tatlı dille konuşan, kimsesiz ve zayıf kimseleri gözeten ve Allah’ın kendisine verdiği zenginlikle komşusuna karşı böbürlenmeyen kimseye azap etmez.
Ey Muhammed Ümmeti! Beni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki, yardıma muhtaç yakınları olduğu halde başkalarına infakta bulunan kimsenin sadakasını Allah kabul etmez. İrade ve kudretiyle beni yaratan Allah’a yemin ederim ki, Allah kıyamet gününde ona rahmet nazarıyla bakmaz." (Taberânî)
“Hali vakti zayıf akrabaları varken onlara iyilik etmeyen ve sadakasını başkalarına veren kimsenin sadakası Allah tarafından kabul olmadığı gibi kıyamet günü de Cenabı Hak onun yüzüne bakmaz.” (Taberânî)
“Her kim amcası oğlu gelip fazla olan malından ister de vermezse, Allah da kıyamet gününde fazlından onu mahrum eder.” (Taberani)
“Yakını olan biri, bu yakınına gelir de Allah’ın kendisine fazla olarak verdiği bir şeyi ister, o da vermezse Allah ona cehennemden bir ejderha çıkartır. Ejderha boynuna dolanır ve diliyle ağzında kalan yemek kalıntılarını çıkartarak yer.” (Taberani)
Bir adam Resülullah‘tan (asm):
“Sadakaların hangisi daha faziletlidir?” diye sorunca, Resülullah (asm):
“Kindar yakınına verilen sadakadır” buyurdu. (Taberânî, Ahmed)
“Sadakanın en faziletlisi kindar yakınına verilen sadakadır.” (Taberani, İbn-i Huzeyme, Hâkim)
“En üstün sadaka, kötülük düşünen akrabaya verilendir.” (Darimi, Müsned)
Abdullah Bin Mesud’un (ra) ailesi Zeynep Es-Sakafiye’den (ra) Rasulullah’ın (asm) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Ey kadınlar! Ziynetlerinizden de olsa tasadduk ediniz.” Zeynep der ki:
“Bunun üzerine kocam Abdullah bin Mesud’a giderek şöyle dedim:
“Sen yoksul bir kimsesin, Resülullah bize sadaka vermemizi emretti, ben sadaka vereceğim. Şayet sana vermem geçerli ise sana vereyim, yok kocaya sadaka verilmezse başkalarına veririm. Git de bu durumu Resülullah’a sor.”
Kocamın “Sen git” demesi üzerine, Rasulullah’ın evine gittim. Kapısında aynı meseleyi sormak için gelen Ensar’dan bir kadın da bekliyordu. O sırada Resülullah kızgın bir vaziyetteydi. Dışarı Bilal çıktı. Bilal’a:
“Sen içeri gir, kim olduğumuzu söylemeden, dışarıda iki kadın var, senden kocalarına ve elleri altındaki bulunan kişilere verecekleri sadakanın geçerli olup olmadığını soruyorlar, de” dedik.
Bilal içeri girip soruyu Resülullah’a (asm) nakledince:
“Bekleyenler kim?” diye sordu. Bilal de:
“Zeynep ve Ensar’dan bir kadın” dedi.
“Hangi Zeynep?” deyince:
“Abdullah’ın karısı olan” dedi. Bu olay üzerine Peygamberimiz (asm) şöyle buyurdu:
“Onlara iki kat sevap var. Biri yakınlarını darlıktan kurtarmalarına karşılık, diğeri de Allah için sadaka verdiklerine karşılık.” (Buhari, Müslim)