Aşûra orucunu tutmak vacip midir?
Aşûra günü oruç tutmanın hükmü nedir?
Kays İbni Sa'd İbni Ubâde (ra) anlatıyor:
"Biz Aşûra günü oruç tutuyor ve sadaka-ı fıtri ödüyorduk. Ramazan orucunun farziyyeti ve zekat emri inince artık onunla emredilmedik, ondan yasaklanmadık da, biz onu yapıyorduk." (Kütüb-i Sitte)
“Resulullah (asm) Aşûra günü oruç tutmanızı bize emreder, bizi buna teşvikte bulunur, o gün bizim hâlimizi teftiş eylerdi. Ramazan orucu farz kılınınca bir daha bize ne emir buyurdu ne de nehiy. O gün gelince bizi teftiş de etmez oldu.” (Sahih-i Müslim)
Hz. Aişe (ra) haber vermiş ki:
Kureyş cahiliyet devrinde Aşûra orucunu tutarmış, Sonra o günün orucu Resulullah (asm) 'a da emr olunmuş. Nihayet ramazan orucu farz kılınmış, bunun üzerine Resûlülllah (asm):
“Dileyen Aşûra orucunu tutsun, dileyen tutmasın.” buyurmuşlar. (Buhari)
Bu hadislerin umumundan anlaşıldığına göre cahiliyet devrinde Kureyş kabilesi Aşûra orucunu tutmuş, İslâmiyet’in ilk zamanlarında Resulullah (asm) ile Müslümanlar da tutmuşlardır. Hicre-tin 2. yılında Ramazan orucu farz kılınınca mezkur orucun vacip hükmü nesh edilmiştir (kaldırılmıştır). (Buhari)
Hz. Aişe validemiz (ra) anlatmıştır:
“Cahiliye devrinde Kureyş Aşûra günü oruç tutardı. Resulullah (asm) de oruç tutardı. Medine’ye hicret edince de bu orucu yine tuttu. Ashab’a da tutmalarını emr etti.
Ramazan orucu farz kılınınca, Aşûra orucunu bıraktı. Aşûra orucunu dileyen tuttu dileyen de bıraktı.” (Sahih-i Buhari)
Bu rivayette üç husus açıkça gözükmektedir:
* Aşûra orucu Mekkelilerce bilinmekte ve tutulmakta ise de Medine'deki Araplarca tutulmamaktadır. Resulullah'ın (asm) emretmesi bu manaya gelir.
* Resulullah (asm), ramazan farz edilmezden önce Aşûra'yı nafile bir amel olarak değil, vacip olarak tutmaktadır.
* Ramazan orucu farz olunca Aşûra yasaklanmıyor; dileyen nafile olarak tutmaya devam ediyor. (Kütüb-i Sitte)
Bazı âlimler, bu rivayetten Resulullah’ın (asm) Aşûra’yı emrettiği zamanı da tahmin ederler. Buna göre, hicret Rebiyyülevvel ayında vukua geldiğine göre, Aşûra'yı tutma emri, hicretin ikinci senesinin başında sâdır olmuş olmalıdır. Zaten ikinci sene içerisinde Ramazan orucu farz kılınmıştır.
Bu duruma göre, Aşûra'yı tutma emri sadece bir seneye mahsus olmaktadır. Ondan sonra dileyenin tutmasına havale edilmiştir. Şu halde, bu hadis, mezkur hükmün nesh edildiğini gösterir. (Buhari, Müslim)