Rahman suresinde zikredilen iki doğu ve iki batıdan anlaşılması gereken nedir?

Rahman suresinde geçen "O, iki doğunun Rabbi ve iki batının Rabbi'dir." Burdaki iki doğu ve iki batıdan kast olunan mana nedir?

Değerli Kardeşimiz;
“(O, yaz ve kış için farklı farklı olan) iki doğunun Rabbi ve iki batının Rabbidir!” (Rahman, 17)
Âyette zikredilen iki doğu'dan maksat, güneşin yaz ve kış mevsimlerindeki doğuş ve batış yerleridir. Zira bu iki mevsimde güneşin hem doğuş yeri hem de batış yeri birbirinden farklıdır. (Taberi Tefsiri)
Diğer bir yorumla, yerkürenin 180 derecesine işaretle «iki doğunun, iki batının Rabbı» denilmiştir. Bu manayla bir şeyin iki tarafını anmak, tü¬münü kasdetmek olduğundan, her gün meydana gelen iki doğu, iki batı söz konusu olabilir. (el- Cami'ul Ahkâm-ul Kuran)
Fahreddin Razi tefsirinde bu ayeti şöyle açıklamıştır:
Bu hususta şu izahlar yapılabilir:
a) Bu, "O, güneşin ve ayın doğuşunun, güneşin ve ayın batışının Rabbidir" demektir. Bu durumda ayetin sağladığı izah, ilavesiyle birlikte, daha önce geçen hususun tekrarı hükmünde (gibi) olur. Çünkü Allah Teâlâ, daha önce, " Güneş ve ay, bir hesâba göre (hareket etmekte)dir."(Rahman, 5) buyurunca, zaten bu, güneş ile ayın, iki doğusu ve iki batısı olduğuna delâlet etmişti; Hak Teâlâ, " İnsanı yarattı. Ona beyânı (açıkça anlatmayı) öğretti." (Rahman, 3-4) buyurunca, bu ifadelerde, insanın bir şeyden yaratılmış olduğuna delâlet etmişti. İşte böylece Cenâb-ı Hak, o şeyin "salsâl" (kupkuru çamur) olduğunu beyan etmiştir.
b) Bu, "Kışın ve yazın doğusunun ve batısının" demektir. Buna göre eğer, "Altı ayda geçen her bir gün için, güneşin birbirinden farklı doğuş ve batış yerleri olmalarına rağmen, bunların, "kışın ve yazın doğusu" diye ifade edilişinin (anlaşılmasının) hikmeti nedir?" denilirse, biz deriz: Bu, güneşin, kış mevsiminde alabildiğine aşağı inişinin, yazın ise alabildiğine yukarı çıkısının belirtilmesi olur ki, bu iki tarafı ifade, ikisi arasında kalanları da içine alır. Bu tıpkı, insanın, büyük bir padişahı anlatırken, "Doğu da onun, batı da onun..." demesi gibidir. Bu sözden, iki taraf arasında kalan yerlerin de onun olduğu anlaşılır.
c) Tesniye (iki), derleyici iki türe işarettir. Çünkü her şey, iki kısımda derlenir-toplanır. Buna göre Cenâb-ı Hak sanki, "Güneşin doğusunun ve güneşin dışında kalanların Rabbi..." demek istemiştir. O halde, ayette bahsedilen, "iki doğu" herşeyi içine alan bir ifade olur. Yahut da şöyle denebilir: "Allah, güneşin, ayın ve insanın bunlar dışında farz edebileceği her şeyin doğusunun ve batısının Rabbidir." O halte ayetteki bu tesniye (ikilik), çoğul manasındadır.
Elmalılı Hamdi Yazır ise bu ayeti şöyle tefsir etmiştir:
Hem iki doğunun Rabbi, hem iki batının Rabbidir O yaratıcı Rahmân, yani yalnız insan ve cinnin başlangıçtan yaratıcısı olmakla kalmayıp, bütün varlık yönlerinin hatta varlık ve yokluk nimetlerinin hepsinin sahibi ve bütün tekamül (gelişme) mertebelerinin Rabbidir. Âyette geçen iki doğu ve iki batı tabirlerinde de bir kaç mânâ vardır.
Birincisi, " Güneş ve ay, bir hesâba göre (hareket etmekte)dir." âyetinden anlaşılacağı gibi güneş ve ayın doğuları ve batıları demektir.
İkincisi, yaz ve kış mevsimlerinde günlerin uzayıp kısalmasına göre olan doğular ve batılardır. Bu durumda gerçi her gün için ayrı bir doğu ve batı varsa da, en son noktalarını zikretmekle aralarındakileri de içine aldığı anlaşılmaktadır. Nitekim "bütün doğu ve batı O'nun" denildiği vakit, bunlar arasında kalan bütün yönler de kasdedilmiş olmaktadır.
Üçüncüsü, nev'i kastedilerek gerek güneş ve gerek diğerlerinin doğusu demek olabilir ki, bununla bütün cisimlerin doğu ve batısına işaret edilmiş olur.
Dördüncüsü arzın, kürevî olması nedeniyle her yarısına nazaran bir doğu ve batıya işaret edilmiş olur ki, bunda doğu kabul edilen bir nokta aynı zamanda batı ve batı kabul edilen nokta da aynı zamanda doğu olmuş olur.
Beşincisi de, güneş ve ay gibi görünen ışıklarla, akıl ve şuur gibi görünmeyen ışıkların doğuş ve batış noktalarına işaret olabilir ki bunu, bir yönüyle üçüncü kısma dahil etmek de mümkündür.
Bunlardan hangisi olursa olsun, asıl kasdedilen mânâ, Allah'ın var olan ve olmayan bütün nimetlerin sahibi ve yöneticisi olduğunu beyan etmektir. Görülüyor ki bu âyetler, hem nimeti hem kudreti hatırlatmaktadır. Nimeti tenbih, şükrü gerektirir, kudreti tenbih de, nankörlüğe karşı kınamayı takviye eder.
Allah’a emanet olunuz.