İnsanın kendini beğenmemesi günah mıdır?

İnsanın kendini beğenmemesi günah mıdır veya vücudundan bir yeri? (El, ayak, burun..)

Değerli Kardeşimiz;
İnsanın elindeki nimetlere şükretmemesi küfran-ı nimettir
Cenab-ı Hak insanı bu dünyaya yaratılmışların en şereflisi olarak göndermiş ve insana çeşitli âza ve cihazları takarak, binlerce nimetleri ihsan edip, bütün mahlukatı onun hizmetine sunmuştur. İnsanı, halife-i zemin yapmakla insana verdiği kıymetin büyüklüğünü göstermiştir.
Kuran’da zikredildiği üzere Allah-ü Teala insanı ahsen-i takvim (en güzel suret) üzere yaratmıştır. İnsana taktığı cihazlar, verdiği beden elbette en güzel şekliyledir. Aciz ve fakir insanın verilen nimetlere şükretmemesi ya da elindeki nimetlerden sadece bir kaçını görerek diğer verilen ihsanları göz ardı etmesi Cenab-ı Hakk’ın sonsuz ihsanına gölge düşürür. Elindeki nimetlerin daha da noksanlaşmasına sebebiyet verir.
İnsanın vazifesi elindekiyle yetinmeyerek Allah'ın verdiği nimetlere kusur bulmak değildir. Cenab-ı Hakk’ın dergâhına gidip, verdiği hadsiz nimetlerine şükredip, celâl ve azametine karşı dua ve secde ile aczini bildirmektir.

Her yaratılmış olan mahluk Cenab-ı Hakk’ın esmasının ve sıfatlarının bir aynasıdır
İnsan, Allah-ü Teala’nın isimlerini ve sıfatlarını kendi üzerinde göstermektedir. Mesela; çok güzel olan bir insan Allah’ın (cc) “Cemil” isminin, çok cömert olan bir insan Allah'ın “Kerim” isminin bir aynası hükmündedir.
Yani insan, kendi hayatıyla onu yaratmış olan Zât-ı Hayy-ı Kayyûm’un hayatına işaret ettiği gibi; kendisine verilen duyma, görme, işitme, sevme, güzellik ve cömertlik gibi duygu ve hisler vasıtasıyla da onu yaratan Zat'ın semi' (her şeyi duyan), basar (her şeyi gören) ve cemil (en güzel olan Allah-ü Teala) gibi sıfatlarına ve isimlerine aynadarlık eder ve onları üzerinde taşıyarak diğer yaratılmışlara da gösterir.
Şu da var ki; insanın kendine verilen nimetleri görmeyerek beğenmemesi, kendini başkalarına kıyas ettiğinden kaynaklanmaktadır. Her insan Cenab-ı Hakk’ın  birçok isim ve sıfatına aynadarlık ederken bazı sıfatları üzerinde daha çok yansır. Bir insan Cenab-ı Hakk’ın “kerim” sıfatını daha çok üzerinde gösterirken, bir diğer insan “rahim” veya “cemil” sıfatına daha çok ayinedarlık edebilir.
Günümüzün en büyük hastalıklarından olan kendini beğenmemek (maddi cihetlerle) insanın hakiki kıymetini idrak edememesindendir. Bulunduğumuz asır nazarları sadece maddeye müteveccih kılmıştır. Halbuki güzelliğe müptela olan insan şu hakikati idrak etmelidir; bu dünya bir imtihan meydanıdır! Ölüm kaçınılmazdır! Dünya fani ve geçicidir!

Allah (cc), mülkünde istediği gibi tasarruf eder
Bir terzi kendi zevkine göre kumaşı keser, biçer, süsler ve ortaya bir elbise çıkarır. Elbisenin “beni neden bu renkte yaptın”, “ neden şu süsleri de koymadın”, “eteğimin boyu neden bu kadar değil” , “şu elbise böyle, benim ki neden onun gibi değil” gibi sorularla terziyi hesaba çekmesi “sen adil değilsin” demesi ne kadar mantıklı olabilir?
Yaratılmış olan insanoğlu da asıl mal sahibi olan Allah’ın (cc) mülküdür. Ne bedenimiz ne de bedenimize yerleştirilmiş latif âzalar bize ait değildir. Bize ait olmayan şeyleri eleştirmeye hakkımız ve yetkimiz yoktur.
İnsanın görevi kendine verilmeyenleri eleştirmek değil, sahip olduğu güzellikleri görmek ve onlar için Allah’a (cc) şükretmektir. Nitekim sahip olmadıklarımızı düşünmeye kalkarsak, bunların sonsuza uzandığını görürüz.

Yaratılanın yaratıcıyı sorgulamaya hakkı yoktur
Bir toplumda, biri gelip orada bulunanlara farklı miktarlarda hiçbir bedel almadan para dağıtsa… Kimine 50TL, kimine 100TL kimine de 200TL verse… Kendisine 50TL verilen diyebilir mi ki “bu haksızlık, ben neden 50TL aldım?” sonuçta gelen para hiçbir karşılığı olmadan verilmiştir.  İnsan da kendisine verilen ve karşılığını hiçbir zaman ödeyemeyeceği sayısız nimetin kıymetini bilmeli ve sorguya yönelmemelidir.
Bu tarz soruları soran insan her şeyden önce “yaratılmış” olduğunun bilincinde olmalıdır. Allah “sonsuz ilim ve güç sahibi olan yaratıcı” dır. İnsan ise aciz bir mahlûktur. Bu hakikatleri anlamadan hâşâ Cenab-ı Hakk’ın adaletini tenkit edercesine, bu tarz sorular sormak haddi aşmaktır.
Yaratılmışların en mükemmeli olan insanın “Neden her insan güzel değil?” sorusundan önce sorgulaması ve şükretmesi gereken çok hakikatler vardır. Kişi önce yokluk âleminden varlık âlemine çıktığına, yaratılmışların en şereflisi olduğuna, cansız bir mahlûk, bir bitki ya da bir hayvan olarak yaratılmadığına şükretmelidir ki elindeki sayısız nimetlerin kıymetini idrak edebilsin.

Cenab-ı Hak hakkımızda en hayırlı olanı bilir, bize düşen ise tevekkül etmektir
Eğer (gerçekten) müminler iseniz, o halde Allah'a tevekkül edin! (Maide, 23)
De ki: “Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla isabet etmez. O bizim Mevlâ’mızdır. Öyle ise müminler ancak Allah'a tevekkül etsin!” (Tevbe, 51)
…Zira Allah-ü Teala “Eğer (gerçekten) müminler iseniz, o halde Allah’a tevekkül edin!” (Mâide, 23) buyurarak ayet-i kerimede tevekkül edilmesini emretmiştir.
Allah kendisine sığınan kimsenin bütün sıkıntı ve ihtiyacına kafidir. Dünyaya sığınan kimseyi dünya ile baş başa bırakır. (Kimya-yı Saadet)
İnsan bu dünyaya imtihan için gönderilmiştir. Cenab-ı Hak hakkımızda en hayırlı olanı sonsuz ilmiyle bilir ve bize en çok merhamet eden O’dur. İnsan ise kulluk borcunu yerine getirmek için elinde bulunan ve ona verilen sayısız nimetleri düşünerek Cenab-ı Hakk’a şükretmeli, tevekkülden hiç ayrılmamalıdır.

Allah'ın (cc), hikmetinden sual olunmaz!
“Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Dilediğini yaratır… Muhakkak ki O, Alîm (hakkıyla bilen)dir, Kadîr (her şeye gücü yeten)dir.” (Şura, 49–50)
Allah’tan sakının! Allah size (neyi, nasıl yapmanız gerektiğini) öğretiyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. (Bakara, 282)
Allah (cc) doğacak olan her insanın; ne zaman doğacağını, cinsiyetini, suretini, ne kadar yaşayacaklarını daha yaratmadan önce belirleyip levh-i mahfuza yazmıştır.Şüphesiz ki Allah (cc), ezeli ilmiyle kimin hakkında neyin daha hayırlı olduğunu bilir ve kulu için en hayırlı olanı verir.
Allah’a emanet olunuz.