İnsan karşı cinsle iletişim kurmayarak nasibini mi engeller?
Ben 20 yaşındayım ve tıp fakültesi 2. sınıfta okuyorum. Daha okulumun bitmesine 4 sene var. Bu yüzden evliliğin erken olduğunu düşünüyorum. Fakat benimle ciddi düşünen bir kaç kişi oldu. Ben sadece haram olduğu için konuşmayı bile reddettim. Nasibim bir yerden çıkar elbet diyorum ama bir yandan da ne zaman böyle bir şey olsa konuşmaya bile fırsat vermiyorum. Bu konuda acaba çok mu katıyım? Ben sadece Efendimizin (asm) hayatına bakıyorum ve başka kimseyi dinlemiyorum. Acaba nasibimi engelliyor muyum?
Değerli Kardeşimiz;
Harama girmemek için karşı cins ile muhatap olmamak nasibi engellemez, Allah’ın (cc) rızasını kazandırır
Dindar gençler arasında da yaygınlaşan ve meşrulaştırılmaya çalışılan kız-erkek arkadaşlığının olmazsa olmaz kabul edildiği bir zamanda haram ilişkiler içinde olmamaya çalışmak çok asil ve onurlu bir davranıştır.
Harama girmenin çok kolaylaştığı ve haramların normalleştiği bu asırda haramdan kaçmanın ifratı olmaz. Müslüman bir genç ancak evlenmeye karar verdiğinde İslamî ölçüler dâhilinde karşı cins ile muhatap olmalıdır. Cenab-ı Hak evliliği rızası için isteyip tevekkül eden bir kimseye elbette en hayırlı olanı nasip edecektir.
Evlilik yalnızca Allah (cc) rızası için istenmelidir
İslâm hukukuna göre nikâh akdi hem medenî bir muâmele, hem de bir ibadettir. Çünkü nikâhın rükûn ve şartlarını İslâm belirler ve evlilik sebebiyle eşlerin pek büyük ecirlere ulaşacakları açıklanır. Bu konuda İbnül-Hümâm (ö. 861/1457) şöyle der: "Nikâh, ibadetlere daha yakındır. Hattâ evlenmek, sırf ibadet niyetiyle bekâr kalmaktan daha faziletlidir" (İbnül-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, Bulak 1315, II, 340). Son devir hukukçularından İbn Abidîn (ö. 1252/1836), Reddül-Muhtar adlı ünlü eserinde nikâh konusuna şu cümlelerle başlar: "Bizim için Hz. Adem devrinden bugüne kadar meşrû olmuş, sonra Cennette de devam edecek, nikâh ile imandan başka ibadet yoktur" (İbn Abidîn, a.g.e., II, 258). Nikâhın cami içinde aktedilmesi ve mümkünse cuma gününe rastlatılması müstehaptır. Bu da onun ibadet yönünü güçlendirir (el-Askalânî, a.g.e., III, 229).
İbadetler ise, dünyevi bir menfaat için değil, Allah (cc) rızası için yapılır.
Cenab-ı Hak hakkımızda en hayırlı olanı bilir, bize düşen ise tevekkül etmektir
Allah kendisine sığınan kimsenin bütün sıkıntı ve ihtiyacına kafidir. Dünyaya sığınan kimseyi dünya ile baş başa bırakır. (Kimya 2/878) Evlilik için her şeyi görüp gözeten Cenab-ı Hakk’a güvenip, tevekkül edilmelidir. Zira Allah ü Teala “Eğer (gerçekten) mü’minler iseniz, o halde Allah’a tevekkül edin!” (Mâide, 23) buyurarak ayet-i kerimede tevekkül edilmesini emretmiştir.
Cenab-ı Hak hakkımızda en hayırlı olanı bilir ve bize en çok merhamet eden O’dur (cc).
İslam dinine göre hiç bir zaruret olmadığı halde bir erkeğin bir kadınla iletişim kurması caiz değildir. Nitekim;
Erkek ve kadın fıtraten birbirine meyillidir
Erkek ve kadın arasındaki iletişimlerde karşı cinse göre çekici olan yönler bir tahrik unsuru olarak kullanılmasa dahi kalben etkilenme olasılığı çok yüksektir. Nitekim erkek ve kadın fıtraten birbirine meyilli ve muhtaç yaratılmıştır. "Tamamen safi bir düşünceyle ve temiz bir niyetle bir erkek ve kadının arkadaş olması" gibi bir kavram insanın yaratılışına zıd düştüğünden kesinlikle sakıncalıdır. Gayet normal telakki edilen bir bakış dahi fitne kapısını açmak için yeterlidir.
Zinanın çeşitleri vardır
Peygamber Efendimiz (asm) zinanın çeşitlerini bizlere şu şekilde tarif buyurmuşlardır:
a) Gözlerin zinası: (Kişinin kendi arzusuyla namahreme) bakmasıdır.
b) Kulakların zinası: (namahremin tatlı ve manalı sözlerini) dinlemesidir.
c) Dilin zinası: (Namahrem olan kimseyle tatlı, cilveli ve birleşme hususiyetini andıran cümlelerle) konuşmasıdır.
ç) Ellerin zinası: (Namahrem ile bir istek peşinde olduğunu andıracak bir şekilde) ellerini tutup sıkmasıdır.
d) Ayakların zinası: (Fuhuş yapacak, kadının 'bulunduğa yere kadar) yürümesi veya onunla birlikte gezip dolaşmasıdır.
e) Kalbin zinası: Zina kötülüklerini arzu etmesidir.
(Bu uzuvların yaptıkları zinalar, günah bakımından zina sayılır, ceza bakımından ise, sayılmaz.) Fakat tenasül uzuv harekete geçerse, hakiki zina olduğunu tasdik eder, geçmezse, yalanlar (ve mecazi olduğunu ortaya koyar.) (İmam-ı Suyutî)
Bir kadın ve bir erkeğin zaruri olan iletişimlerde dikkat etmesi gerekenler nelerdir?
Erkeklerin kadınlara bakması hususunda:
“(Ey Resûlüm!) Mü’min erkeklere söyle; gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar! Bu, onlar için daha temizdir. Şübhesiz ki Allah, (onların) yapmakta oldukları şeylerden hakkıyla haberdardır.” (Nur, 30)
Bir Müslüman’ın şehvetle bakabileceği kadın sadece kendi hanımıdır. Hanımı dışında hiçbir kadına şehvet nazarıyla bakması câiz değildir. Şehvetle bakmada ölçü, bir kadına devamlı bakmaktır. Bir insanın çarşı pazarda yürürken hiçbir kadını görmeden, yolda gözü kapalı veya başı eğik bir şekilde yürümesi mümkün değildir. Karşısındakini görecek, ancak bir hanım ise sürekli gözleri onda olmayacak; yoksa bakışı devam ettirmek yasak sınırına girmiş olmak demektir. Bu konuda Hz. Peygamber’in (asm) Hz. Ali'ye (ra) ikazı şöyledir:
"Ali! Arka arkaya bakma; birinci bakış hakkın ise de, ikinci bakma hakkın yoktur." (Tirmizî)
Burada mevzubahis olan ani bakış, kasıdsız ve gayr-ı iradî olarak bir kadının görülüvermesidir. Resulullah, herhangi bir yerde, ihtiyarsız olarak nazarımıza aniden çarpan bir kadına iradî olarak bakmaya devam etmeyi yasaklamakta, nazarlarımızı derhal geri çekmeyi emretmektedir. Böyle, göze birden ilişen kadına ihtiyarsız ilk bakmanın herhangi bir günahı yoktur. Ancak iradî olarak bakmaya devam edilirse bu bakış haram hududuna girer ve günah işlenmiş olur. Esasen zinaya giden yolun ilk basamağında “bakmak” yer aldığı için , zina fazihasının önlenmesinde mühim olan ön tedbirlerden biri göze hakim olmak, harama bakmamaktır. İslam alimleri nazarın kalbi bozan en mühim amillerden biri olduğunu kabul eder. Hatta seleften bazıları “Nazar kalbe düşen zehirli bir oktur” demiştir. Detaylı bilgi için tıklayınız.
Kadınların tesettürü hakkında:
“Ey Peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, (başlarını ve yüzlerini kapatacak şekilde) dış örtülerinden (çarşaflarından bir kısmıyla) üzerlerini örtsünler! Bu, onların (iffetli olarak) tanınıp da rahatsız edilmemeleri için daha yakındır (daha elverişlidir). Allah ise, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.” (Ahzab, 59)
Ey Peygamber! Hanımlarına da, kızlarına da, bütün müminlerin kadınlarına da söyle.” Görülüyor ki, burada yalnız Peygamberin hanımlarına ve kızlarına değil, Nur Sûresi'ndeki "Başörtülerini yakalarının üstüne koysunlar, zinet yerlerini göstermesinler." (Nûr,31)
Yüce Allah(cc) bütün kadınlara tesettürü emr etmiştir. Tesettürün gerektirdiği şartlar şunlardır:
• Evvelen: Örtünün bütün vücudun her tarafını örtmesi…
• Saniyen: Hicabın şeffaf olmaması ve vücud hatlarını belli etmemesi…
• Salisen: Hicabın kendisinde zinet için şekiller ve renkler olmaması…
• Rabian: Bol olması, vücud yapısını belli etmemesi…
• Hamisen: Koku sürünmüş olmaması…
• Sadisen: Erkek kisvesi şeklinde olmaması…
(Tefsir-ü âyât-il ahkâm minel Kur’an)
Allah’a emanet olunuz.