Anne-baba haramı emrediyorsa, kişi itaat etmeme hakkına sahip midir?
Anne-babası kişiye Cenab-ı Hakk’ın (ra) emirlerine uyma, haramlardan sakınma noktasında engel oluyorsa bu durumda nasıl davranılması gerekir?
Anne ve baba kâfir bile olsa onlara karşı insani vazifeler, evlatlık alaka ve hürmeti gösterilmelidir.
Ancak anne-baba Cenab-ı Hakk’ın (cc) emirlerine uyma noktasında kişiye engel oluyor, haramlara girmesi için zorluyorsa onlara itaat etmeme hakkına sahiptir. Bununla beraber Kuran’ın emrettiği saygı ve hürmete azami dikkat etmelidir.
"Dininizden ötürü sizinle savaşmayan, sizi yerinizden, yurdunuzdan etmeyen kâfirlere gelince, Allah sizi, onlara iyilik etmeden, adalet ve insaf gözetmeden menetmez. Çünkü Allah âdil olanları sever." (Mümtehine, 8)
“Ana babanın çocuğa her emrettiğine çocuğun itaat etmesi ve her yasak ettikleri şeyi yapmaması icap etmez.” Bu görüşte âlimlerin ittifakları vardır. Haram veya helal oluşu kesin olmayan şüpheli işlerde ana babaya itaat lazımdır. Haram olduğu bilinen işlerde onlara itaat etmek icap etmez. Âlimlerin çoğu bu görüştedir. Çünkü şüpheden kaçınmak takvadır. Ana babaya itaat ise kesin bir emirdir.” (İmam Gazâlî)
“Bununla berâber eğer (ana-baban), hakkında bir bilgi sahibi olmadığın şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, o takdirde onlara itaat etme; ama onlara dünyada iyilikle sahip çık! Ve bana yönelenlerin yoluna uy! Sonra dönüşünüz ancak banadır; o zaman size yapmakta olduklarınızı haber vereceğim.” (Lokman, 15)
isimli tefsirinde bu ayeti şu şekilde tefsir etmiştir:
“Bununla beraber, yani anaya babaya da şükrü insana tavsiye etmiş olmamızla beraber, onlar seni bana şirk koşasın diye zorlarlarsa sence hakkında hiçbir bilgi olmayan, yani hiçbir ilimde yeri olmayıp, imkânsız olan şirki isnad ettirmek üzere seni sıkıştırırlarsa o hususta ikisine de itaat etme de onlara normal şekilde yardımcı ol. Yani günaha iştirak etmeksizin Allah’ın (cc) razı olacağı iyilik ve insanlığın gerektireceği şekilde beraberlerinde bulun. Mesela yemek, içmek, giymek gibi ihtiyaçlarını düzene koymak, eziyet etmemek, ağır söylememek, hastalıklarına bakmak, vefatlarında defnetmek gibi dünyaya ait yardımlarını yap. Din işine gelince bana yönelmiş olan samimi, ihlâslı tek Allah'a (cc) inanan kimsenin yolunu tut. Sonra hepinizin dönüşü banadır, o zaman ben size neler yaptığınızı haber vereceğim.”
tarafından yapılan tefsiri ise şu şeklidedir:
“Büyük bir günah işleme hususunda da, farz-ı ayn olan bir emri terk etmek hususunda da anne-babaya itaat söz konusu değildir. Mübah olan hususlarda ise onlara itaat etmek gerekir.” (El-Câmi’ul Ahkâmi’l Kur’an)
“Hem insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Bununla beraber, eğer (o ikisi) hakkında, bir bilgin olmayan şeyi, bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, o takdirde, o ikisine itaat etme. Dönüşünüz yalnız banadır. O zaman size yapmakta olduklarınızı haber vereceğim.” (Ankebut, 8)
“Tirmizî'nin rivayetine göre:
Ana-babaya iyilik etmeğe dair olan bu ayet (Ankebut: 8), Sa’d İbni Ebî Vakkas hakkında nazil olmuştur. Bu sahabenin annesi, Ebû Süfyan'ın kızı idi. Sa’d İslâm'ı kabul eden ilklerden olup, annesine ziyade hürmet ve iyilik ederdi. Oğlunun kendisine düşkünlüğünü bilen anne, bir gün oğluna şöyle dedi:
“Bu yeni ortaya çıkan din nedir? Allah'a yemin ederim ki, ne yemek yiyeceğim, ne içeceğim, ta ki eski dinine dönersin; yahud böylece ölür giderim ve sana da:
"Ey anne katili! "denir.”
“Bunu söyledikten sonra kırk gün yemek yemedi, bir şey içmedi. Nihayet oğlu Sa'd yanına varıp dedi ki:
“Ey anneciğimi Senin yüz tane canın olsa ve teker teker bunlar çıksa, bulunduğum hak dini yine terk etmem. İstersen yemeğini ye, istersen yeme.”
Anne ümidini kesince, artık yemeğe ve içmeğe başladı.
Bu hadise arkasından da Allah Teâlâ (cc) bu ayet-i kerime ile anaya-babaya iyilik etmeyi, şirkte onlara uymamayı emretti.” (İbn-i Kesir)