Peygamber Efendimiz'in (asm) adalete çok önem vermesinin sebebi nedir?

Peygamber Efendimiz (asm) neden adalete bu kadar çok dikkat ediyormuş?

Değerli Kardeşimiz;
Adalet: Düzenli ve dengeli davranma, her şeyin ve herkesin hakkını verme, haksızlıklardan uzaklaşarak orta yolu tutma, bir şeyi yerli yerine koyma, insaf ve eşitlik anlamında bir terimdir.
Cenab-ı Hak ayet-i kerimelerde adaleti emretmiştir
“Şübhe yok ki Allah size, emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder! Doğrusu Allah, bununla size ne güzel nasîhat veriyor! Şübhesiz ki Allah, Semî‘ (herşeyi işiten)dir, Basîr (hakkıyla gören)dir.” (Nisa, 58)
“Ey îmân edenler! Allah için (hakkı) ayakta tutanlar, (ve) adâletle şâhidlik eden kimseler olun! Bir kavme olan kîn(iniz), sizi aslâ adâletsiz olmaya sevk etmesin! Âdil olun! Bu, takvâya daha yakındır. Ve Allah’dan sakının! Şübhesiz ki Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır.” (Maide, 8)
“Şübhesiz ki Allah, adâleti, iyiliği ve akrabâya (muhtaç oldukları şeyleri) vermeyi emreder; fuhşiyâttan, kötülükten ve azgınlıktan da men‘ eder. İbret alasınız diye size (Allah, böyle) nasîhat eder.” (Nahl, 90)
“…hüküm verirsen, artık aralarında adâletle hükmet! Çünki Allah, adâletli olanları sever.” (Maide, 42)
Adalet ile toplum içinde yaşayan tüm kesimlerin birliği sağlanabilir
İslâm'da adâlet, hukuk önünde herkese eşit davranmak, kültür, bilgi ve mevkî farklılıklarından dolayı insanlara başka başka davranmamak demektir. İslâm bu anlamda her ferdin ve her toplumun karşılıklı olarak işlerinde değişmez bir ölçü şeklinde yerini almış, istek ve heveslere yer vermemiş, sevgi ve nefretlere uymamış, akrabalık ve yakınlık bağlarına göre ayarlanmamış, zengin-fakir ayırımı gözetmemiş, kuvvetli ve zayıf farkını göz önüne almış bir adalet anlayışı getirmiştir. Bunun için İslâm, toplum içinde yaşayan bütün kesimlerin birliğini sağlayan prensipler koymuş, ümmetin güvenliğini garanti altına alan bir düzen kurmuştur.
Toplumda düzenin sağlanması adalet ile mümkündür
Yeryüzündeki beşerî sistemlerin hiçbirisinin düşmanlara ve nefret edilen insanlara karşı, İslâm'ın kefil olduğu mutlak adaleti tekeffül edebilmesine imkân yoktur. İslâm, kendisine inananları bu konuda sadece Allah (cc) için hareket etmelerini, aralarındaki münasebetlerini Allah'ın (cc) rızasına uygun bir şekilde ayarlamalarını ve yine Allah (cc) için doğru şahitler olmasını emretmektedir. Bu esaslar bu dinin bütün insanlık için son din ve mükemmel bir nizam olduğunu, adaletinden, inanan ve inanmayan bütün insanların yararlanmasını tekeffül eden üstün bir hukuk ve yönetim biçimi olduğunu ifadeye yeterlidir. Bu adaleti gerçekleştirme görevi Müslümanlara yüklenmiş bir görevdir. İslâm ümmeti bu ilahî emri yerine getirdiği dönemlerde yeryüzü adaletle dolup taşmıştır.
Adaletin olmadığı yerde zulüm hâkimdir
İslâm'ın emrettiği adalet doğrultusunda kâinatın düzeninin ayakta durması tabiî bir hadisedir. Adalet mülk'ün temelidir. Adaletin olmadığı yerde zulüm hâkimdir. Allah (cc) ve onun koyduğu bütün hükümler zulmün her çeşidinden uzaktır. Allah'ın (cc) emirlerinin uygulandığı bir ortamda hiçbir kimseye zerre kadar zulüm yapılmaz.
İslam’daki adalet anlayışı ile müminler kardeş ilan edilmiştir
Adaletin İslâm toplumunda, yönetimde, muhakemelerde ve insanlar arası ilişkilerde tam anlamıyla uygulanması önemli bir hedeftir. İslâm devletinde uygulanan ekonomik prensiplere göre mülk Allah'ındır (cc). Bu ölçü içinde sosyal adaletin sağlanması önemli bir denge unsurunun kurulması demektir. Müminlerin kardeş ilân edildiği, yığılan kişisel servetlerde fakir ve muhtaçların hak sahibi oldukları, İslâm'da adalet anlayışının tezâhürleridir. (Şamil İslam Ansiklopedisi)
Allah’a emanet olunuz.