Kınamak caiz midir?
Küpeli bir erkek gördüğümüz zaman "erkek küpe takar mı, bu nasıl erkek vs." şeklinde ifadelerde bulunsak ya da çarşıda sakız çiğneyen bir erkek gördüğümüz zaman" Bu ne biçim erkek hiç yakışıyor mu?" desek kınamış mı oluruz? "Kınadığınız başınıza gelmeden ölmezsiniz" Hadis-i şerifini nasıl anlamamız gerekiyor, hiç kimse hakkında yorum yapmayacak mıyız?
Değerli Kardeşimiz;
İnsanların tavırlarını, hallerini küçümseyen ve itham eden cümleler "kınamak" manasını taşır.
Kişinin başkalarında gördüğü bazı halleri veya kusurları ayıplaması, kendi nefsini o kusurdan veya o halden münezzeh görmesinden kaynaklanır. Halbuki hiçbir nefis hatadan ve kusurdan hâli değildir ve hiçbir kimsenin,"ben bu hataya düşmem" diyebilme garantisi yoktur.
Muaz b. Cebel (ra) şöyle demiştir:
Resulullah (asm) şöyle buyurdu:
“Kim Müslüman kardeşini işlediği bir suçtan dolayı ayıplarsa kendisi de o suçu işlemeden ölmez.” (Tirmizi)
Başka kimselerin kusur ve ayıplarını görmeyi adet haline getirmek, İslam’ın öğrettiği medeniyetten uzak kalmışlığın bir neticesidir.
İslam ahlakı “Müslüman kardeşinin kusur ve ayıplarına karşı kör olabilmeyi” öğretir, “kusur ve ayıplarını araştırmayı” ise yasaklar.
Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de ayıp araştırmayı ve gıybeti yasaklamıştır
“Hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardına da düşme. Çünkü kulak göz ve kalp bunların hepsi ondan mesuldür.” (İsra, 36)
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının! Şüphesiz ki zannın bazısı günahtır.(birbirinizin kusurunu inceden inceye)araştırmayın. Bazınız bazınızı gıybet etmesin!” (Hucurat, 12)
“Şüphesiz ki çirkin şeylerin (söz ve fiillerin) iman edenlerin içinde yayılmasını arzu edenlere dünyada da ahirette de (pek elemli bir azap vardır.” (Nur, 19)
Peygamber Efendimiz (asm) hadis-i şeriflerde ayıp araştırmayı nehyedip, ayıp örtmeye teşvik etmiştir
“Kim ayıp ve kusur görür de insanlara anlatmayıp gizlerse sanki cahiliyette diri diri toprağa gömülmekte olan bir kızı hayata kavuşturmuş gibi sevap kazanmış olur.” (Ebu Davud)
“Bir mümin din kardeşinin ayıbını görmez de onu örterse şüphesiz Cenab-ı Hak bu hareketi sebebiyle onu cennete koyar.” (Taberani)
Ebu Cüriy el-Hüceymî (ra) anlattı:
“Resulullah’ın (asm) huzuruna giderek;
“Yâ Resulallah! Taşrada yaşıyoruz. (Her zaman yanına gelemeyiz.) Bize öyle bir şey öğret ki, onu yapınca Allah’ın rızasını kazanalım” dediğimde;
“Hiçbir iyiliği küçümseme, suyu olmayanın suyuna su boşaltman ve mümin kardeşine güler yüzle konuşman da Allah’ın rızasını kazandırır. Sakın eteklerini yere kadar uzatma, bu kibirlilikten gelir. Allah büyüklenmeyi sevmez. Kusurlarını sayarak sana hakaret edene, sen de onun ayıplarını meydana döküp hakaret etme! Öyle yaparsan o günaha girer, sen sevap kazanırsın.” (Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbn-i Hıbban)
“Hasetleşmeyiniz, buğuzlaşmayınız, ayıpları araştırmayınız, birbirinizin ayıplarını deşmeyiniz, almak istemediğiniz halde rekabet için fazla fiyat biçmeyiniz. Allah’ın kulları kardeş olunuz.” (Müslim)
Bir kişi sende olduğunu bildiği şeylerle seni ayıplarsa sen de onda olduğunu bildiğin şeylerle onu ayıplama, onu haline bırak, günah ona sevap ise sana olur. Hiçbir şeye sövme. (İbn-i Hıbban, Nesai)
Bir kimse seni sende bulunan bir kusurla ayıplarsa, sen onu o kusurla ayıplama. (Ahmed)
“Bir kardeşi sevdiğin zaman, onunla münakaşa etme, ona fena harekette bulunma ve ondan (başkasına, nasıl adamdır diye) sorma; olur ki, onun bir düşmanı ile karşılaşırsın da onda olmayan bir şeyi sana bildirir, böylece seninle onun arasını açmış olur.”(Buhari)
“Kim Müslüman kardeşinin ayıbını örterse kıyamet günüde Allah’ta onun ayıbını örter. Kimde müslüman kardeşinin ayıbını açarsa Allah’ta onun ayıbını açıp evinin içinde bile rezil eder..” (Müslim)
“Ey dil ile iman edip, kalplerine iman yerleşmeyenler; İnsanları gıybet etmeyin, gizli şeylerini araştırmayın, çünkü bir Müslümanın sır perdesini yırtıp gizli şeylerini açığa vuranın Allah Teâlâ sır perdesini yırtar. İsterse kendi evinde olsun kötülüklerini meydana çıkartır.” (Tirmizi)
“İnsanların kabahat ve kusurlarını inceleyecek olursan onları ifsad eder veya fesada düşürmeye yaklaşırsın.” (Ebu Davud)
Başkalarının kusurlarını arkalarından söylemek gıybettir
Gıybet; hâzır olmayan birisinin aleyhine konuşmak, arkadan çekiştirmek, birisinin gıyabında hoşuna gitmeyen bir şey söylemek demektir.
Başkalarının kusurlarını arkalarından söylemek gıybettir. Öyle ki, bir kimsenin arkasından boyuna, elbisesine, yiyip içmesine, gezip yürümesine varıncaya kadar bir kusurunu dil göz veya el ile işaret ederek göstermek de bir gıybettir. Çünkü bunları öğrenince üzüleceğinde şüphe yoktur.
Başkalarına, yapmadıkları kusurları yüklemek de iftiradır, buhtandır. Bunlar İslam terbiyesine aykırıdır, kesinlikle haramdır.
Gıybetin sorumluluğundan kurtulmak için, mümkünse gıybet edilen kimseden helallik dilemeli, özür dilemelidir. Bazı alimlere göre, yapılan gıybetten pişman olup istiğfarda bulunmak yeterlidir. Çünkü durumu haber verip gıybet edilen kimseden helallik dilemek, bir üzüntüye, bir dargınlığa sebebiyet vermiş olabilir. Ancak o kimse bu gıybetten haberdar olmuşsa, o zaman kendisinden özür dileyerek helallık istemek gerekir. (Büyük İslam Ansiklopedisi)
Ayrıca bu konu hakkında daha geniş malumat için sitemizde bulunan “Gıybet” dosyasına bakabilirsiniz.
İnsan başkalarının ayıp ve kusuru yerine kendi ayıp ve kusurunu görmeye çalışmalıdır
Toplumu ve insanları kötülüklerden korumak için işlenen ayıpları örtmek ahlâkî faziletlerin başında gelir. Böylece İslâm'ın övdüğü, Müslümanlarda bulunmasını istediği faziletlerden birisi de başkalarının ayıp ve kusurlarını örtmek ve gizlemektir. Buna karşılık; bir Müslümanı küçük düşürmek, şahsiyetini lekelemek ve onu rezil etmek için ayıplarını araştırmak ve başkalarına anlatıp açıklamak ise büyük bir ahlâksızlık olup, İslâm tarafından yasaklanmıştır.
İnsan başkalarının ayıp ve kusurunu değil, kendi ayıp ve kusurunu görmeye çalışmalıdır. Peygamber Efendimiz (asm): “Kendi ayıbı, insanların ayıbını görmekten alıkoyan kimseye müjdeler olsun. " (Aclûnî, Keşfu'l-Hafa) buyurmuştur.
Onun için insan, kendi kusurunu görüp onu düzeltmeye çalışmalıdır. Ancak uygunsuz işleri hiç çekinmeksizin yapıp duran günahkâr kimselerin bu çirkin hallerini arkalarından söylemek gıybet sayılmaz. Bu söyleme ile çirkin işler kötülenmiş ve başkaları bundan korunmuş olur. Bir İslam toplumuna karşı, küstahça hareket ederek ahlaka uymayan şeyleri açıkça yapıp duran kimselerin bu rezaletini söylemek, toplumsal anlayışın güzel bir tepkisidir. Yeter ki, bu söyleyiş şahsî bir kırgınlık neticesi olmasın.
Ayıpların araştırılıp ortaya dökülmesi; insanları birbirine düşürmekten, aralarında kin ve düşmanlık tohumları ekmekten, fenalıkların yayılmasından başka bir şeye yaramaz. İnsanların gizli kalmış kusurlarını açıklamak, herkese duyurmak onların utanma duygularının yok olmasına, sosyal kontrolün azalmasına ve böylece ahlâksızlığın süratle yayılmasına da sebep olur. Resulullah: “Müslümanların ayıplarını, gizli hallerini araştırmağa kalkışırsan, onları ifsad eder (ahlâklarını bozar) veya ifsada yaklaştırmış olursun" (Riyazü's-Sâlihin) buyurmuştur.
Peygamberimiz ve ashabı, kimsenin ayıplarını araştırmamış ve araştıranları da şiddetle kınamıştır. Peygamberimiz'in: "Din kardeşini bir suçundan dolayı ayıplayan kimse, o suçu (günahı) kendisi de işlemedikçe ölmez." (Tirmizî) uyarısını da hiç bir zaman unutmamak gerekir.
Bu ayet-i kerime ve hadis-i şerifler, toplum içinde yardımlaşmak, birlikte iyi geçinmek, yapılan fenalıkları ve ayıpları örterek arkadaşlığı, dostluğu kuvvetlendirmek, dostça yaşamayı isteklendirmek ayıp ve günahları teşhir etmeden önlemek gibi insanî ve İslâmî faziletlerimizi belirtmektedir. (Şamil İslam Ansiklopedisi, Büyük İslam İlmihali)
Allah’a emanet olunuz.