Sahabelerin Dilinden ve Hayatından Sıla-i Rahim…
Sahabeler hayatlarıyla ve sözleriyle sıla-i rahimi tavsiye etmişlerdir…
İbn-i Mesut (ra) sabah namazından sonra (camide) bulunanlarla oturur ve:
“Allah’a yemin ederim, yakınlarıyla ilişkisini kesen aramızda barınamaz. Çünkü biz Rabbimize dua ederiz, gökyüzünün kapıları (rahmet kapıları) ise yakınlarıyla ilişkisini kesene kapalıdır. (Dualarımızın kabulüne engel olur.)” derdi.” (Taberânî)
Abdullah Bin Ömer’den (ra) rivayet etti:
“Bedevilerden biri Mekke yolunda Hz. Ömer’in oğluyla karşılaştı. Abdullah, bedevi Arab’a selam vererek, onu bineğine bindirdi ve başındaki sarığı da ona verdi. Bunun üzerine Abdullah’a:
“Allah iyiliğini versin, o bedevî Araplar yürümeye razı olurlar” dedik. Abdullah da şöyle karşılık verdi:
“Bu adamın babası, babamın arkadaşıydı. Rasulullah’ın (asm):
“İyiliklerin en güzeli, bir kimsenin baba dostunun çocuklarına yaptığı ihsan ve ikramdır” dediğini işittim.” (Müslim)
“Ben Medine’ye gelince Hz. Ömer’in oğlu Abdullah (ra) yanıma gelerek:
“Sana niçin geldiğimi biliyor musun?” dedi. Ben de:
“Hayır!” deyince şöyle karşılık verdi:
“Rasulullah’ın (asm) şunları söylediğini işittim:
“Kim, babasını kabrinde ziyaret etmek isterse, onun kendisinden sonraya kalan arkadaşlarını ziyaret etsin.” İşte babam Ömer’le senin baban arasında bir kardeşlik ve dostluk vardı. Bende bu bakımdan seni ziyaret etmek istedim.” (İbn-i Hıbban)
İbn-i Ömer (ra) Mekke’ye gidiyordu. Yanında devesi ve merkebi vardı. Devede gitmekten usanınca merkebe binerdi. Sarığı da vardı. Merkebi üzerinde giderken ona bir bedevi rastladı.
İbn-i Ömer (ra):
“Sen filan oğlu filan değil misin?” diye sordu.
“Evet” deyince ona merkebini verdi ve “bin” dedi. Sarığını da vererek:
“Başına koy” dedi. Olay üzerine arkadaşları İbn-i Ömer’e (ra):
“Allah seni bağışlasın istirahat için bulundurduğun merkebini bu adama verdin. Başına sardığın sarığı da verdin” diye hayret ettiklerinde, o şöyle dedi:
“Rasulullah’ın (asm) şöyle buyurduğunu işittim:
“İyiliklerin en güzeli, insanın babası öldükten sonra, basının dostlarını görüp gözetmesidir.” Çünkü onun babası, babamın arkadaşı idi.” (Müslim, Tirmizi)
“Kureyşliler şiddetli bir kıtlığa düşmüşlerdi. Öyle ki kurumuş kemikleri yemeye mecbur kaldılar. Kureyş’in arasında Resulullah’tan (asm) ve Abbas b. Abdulmuttalip’den daha zengini kalmamıştı. Hz. Peygamber (asm), Abbas’a:
“Ey amcam! Senin kardeşin Ebu Talib’in çoluk çocuğu çoktur ve Kureyş’in başına gelen sıkıntıyı da görüyorsun. Gel ona gidelim çocuklarından bazılarını alıp yükünü hafifletelim” dedi. Ebu Talib’e:
“Biz senin bazı çocuklarını alıp da bakalım diye, geldik” dediler. Ebu Talip:
“O halde bana Akil’i bırakın, diğer çocuklarımdan kimi isterseniz götürün” dedi.
Böylece Hz Peygamber Hz Ali’yi Abbas da Caferi götürdü. Ali ile Cafer, Hz. Peygamber ile Abbasın yanında büyüyünceye kadar kaldılar. Cafer Abbas’ın yanında Habeşistan’a muhacir olarak gittiği zamana kadar kaldı.” (Bezzar, İbn Abbas)
“Sıla-i rahim mal ile olur, bir işe yardım etmekle olur, bir zararı kaldırmakla olur, akrabadan gelecek eziyet ve ilgisizliğe güler yüzlü olmakla olur, dua etmekle olur.” (Edebü’l-Müfred)
“Çocukların ve sefihlerin başa çıkmasından (onların kumandan olmasından), Ebu Hüreyre’nin Allah’a sığındığını işittim.”
“İbni Hasene El Cüheni Ebu Hüreyre’ye şunu sorduğunu bana anlattı”:
“Bunun (çocukların ve sefihlerin başa çıkmasının) alameti nedir”?
“Ebu Hureyre (ra) cevap verdi:
“Bunun alametleri, sıla-i rahimin terk edilmesi, azgına itaat edilir olması ve mürşide (ilim ve hak yol öğretene)isyan olunmasıdır.” (Said İbn-i Selman)
“Saffan bin Assal el-Muradî’ye geldik. Bize:
“Ziyaretçi misiniz?” dedi. Biz de:
“Evet” dedik. Bunun üzerine:
“Peygamber (asm):
“Kim mümin kardeşini ziyaret ederse, geri dönünceye kadar rahmete dalmış olur. Yine kim mümin kardeşini hastalığında ziyaret ederse, geri dönünceye kadar cennet bahçelerine girmiş olur” buyurduğunu anlattı.” (Taberânî)
Ben ve Ubeyd bin Umayr, Hz Aişe’nin huzuruna girdik. Hz. Aişe Ubeyde’ye:
“Bizi ziyaret etme zamanın gelmişti” dedi. Ubeyde:
“Anacığım! Size ilk söyleyenin söylediği gibi:
“Seyrek ziyaret et ki, sevgin artsın, diyeceğim” dedi. Hz. Aişe de:
“Bu ihmalkârlığınıza bizi vesile kılmayın” dedi.” (İbn-i Hıbban)
“Rabbinden ittika edenin (sakınanın) ve rahim sılasını yapanın eceli geciktirilir, malı çoğaltılır ve ehli de onu sever.” (Edebü’l-Müfred)
“Perşembe akşamı (Cuma gecesi) Ebu Hureyre bize geldi ve dedi ki:
“Sıla-i rahmi terk eden her şahsı, yanımızda bulunduğu için günah işlemekle suçlandırıyorum. Yanımızda durmasın, sılasını yapsın.”
“Kimse kalkmadı. Bu sözü Ebu Hureyre üç defa tekrarlayınca bir genç geldi ki, iki seneden beri halasına dargın bulunuyordu. Hemen halasına gitti. Halası ona dedi ki:
“Ey kardeşimin oğlu! Seni getiren nedir?” Genç de dedi ki:
“Ebu Hüreyre’nin şunu ve şunu söylediğini işittim.”
Halası da ona şöyle dedi:
“Ebu Hüreyre’ye dön ve ona sor ki, bu sözü ne için söylemiştir?”
Bunun üzerine Ebu Hureyre:
Peygamber’in (asm):
“Her Perşembe akşamı- Cuma gecesinde- insanoğlunun amelleri şanı yüce ve yüksek Allah’a arz edilir de, sıla-i rahmi terk edenin ameli kabul edilmez.”dediğini duydum.”buyurdu. (Müsned-i Ahmed)
Hz. Ömer (ra) minberde şöyle demiştir:
“Neseplerinizi öğreniniz. Sonra yakınlarınıza iyilik ve ihsan ediniz. Allah’a yemin ederim, insanla kardeşi arasında ilgi bulunur. Eğer kendisi ile kardeşi arasında rahim sılasından olanı yani önemli münasebeti bileydi, bu ilgiyi bozmasına engel olurdu.” (Şerh-i Fadlullah)
“Hz. Aişe (ra) rüyasında kıyameti koptuğunu insanların mahşer yerinde toplandıklarını, aralarında bir kadının amelinin tartılırken, Uhud dağından da ağır bir amelinin bulunduğunu gördü. Hz. Aişe (ra) o kadını tanırdı. Uyanınca, o kadını çağırttı ve amelinin ne olduğunu sordu. Kadın söylemekten çekindi. Hz. Aişe (ra) ısrar edince, kadın şu yedi husus ile amel etmeğe çok dikkat ederdim dedi:
1- Kendimi korudum. Hiçbir zaman beni mahremimden başkası görmedi.
2- Benden bir şey isteyen dilenciyi, elimde bir şey olunca boş çevirmedim.
3- Hiçbir zaman yalnız başıma yemek yemedim.
4- Ezan okunmadan önce namaza hazırlandım.
5- Müezzin ezan okuyunca onun söylediklerini ben de söyledim.
6- İstişare etmeden danışmadan bir şey yapmadım.
7- Akrabamdan benden alakayı kesmiş olanı ben aradım, ziyaret ettim.”
Bunun üzerine Hz. Aişe (ra):
“Senin mizanın işte bununla ağır oldu.” buyurdu. (Ravdatü’l-Ulema)
Abdullah Bin Mesut kendisini ziyarete gelen arkadaşına:
“Bir araya gelip oturuyor musunuz?” diye sordu. Onlar:
“Bunu hiç bırakmıyoruz ” dediler. İbni Mesut:
“Birbiriniz ziyaret ediyor musunuz?” deyince de:
“Evet. Ey Ebu Abdurrahman! Bizden biri kardeşini kaybedince onunla karşılaşmak için ta Küfe nin sonuna kadar yaya olarak yürür” dediler İbni Mesut:
“Böyle davrandığımız müddetçe hayır içerisinde bulunuyorsunuz” dedi.” (Taberânî)