Mevlid Kandilini Kutlamak

Mevlid Kandili'ni kutlamak bid'at mıdır?

İslam dünyasında mevlid merasimi ilk defa, Mısır'da hüküm süren Fatımîler (910-1171) tarafından tertiplenmiştir. Bu merasimler saraya ait olup, sadece devlet erkanı arasında cereyan etmekteydi. Fatimîler, Hz. Ali (ra) ve Hz. Fâtıma’nın (ra) doğum günlerinde de mevlid merasimleri tertip ederlerdi.

Sünnî Müslümanlarda ilk mevlid merasimi, Hicrî 604 yılında, Selahaddin Eyyubî'nin eniştesi ve Erbil atabeği Melik Muzafferuddun Gökbörü tarafından tertiplenmiştir. Uzun hazırlıklarla düzenlenen merasimler, bütün halkı kapsayan bir şekilde düzenlenirdi. Muzafferuddin, çevre bölgelerden fakîh, sufi, vâiz ve diğer âlimleri Erbil'e çağırır ve kutlamalar gayet debdebeli bir şekilde cereyan ederdi. (İslam Tarihi Ansiklopedisi – Asım Köksal)

İmam Suyûtî de Mevlid kandilini kutlamanın sonradan İslam’a girmiş bir uygulama olduğunu fakat bid'a-i haseneye girdiğini söylemiştir:

“İnsanların mevlid-i nebevi için toplanıp Kur'ân okumaları, Hz. Peygamber'in (asm) veladetiyle ilgili haberleri/menkıbeleri seslendirmeleri, bu münasebetle yemek tertiplemeleri bid'a-i hasenedir (güzel bir bidattır). Çünkü bu toplantılarda Peygamber Efendimiz'e (asm)karşı büyük bir tazim, bir saygı, onun dünyaya teşriflerinden ötürü büyük bir sevinç söz konusudur. Bu ise, sahibine büyük bir sevap kazındırır.” (Suyûtî, el-Havî li’l-fetavî, 1/272-Şamile)

“Peygamberleri anmak, hatırlamak ibadettir.” (Deylemî)

“Bir şeyi çok seven, elbette onu çok anar.” (Deylemî)

Peygamber Efendimiz'in (asm)veladeti olan bu mübarek geceyi kutlamak O’nu (asm) çokça anıp bu geceyi dualarla ibadetlerle geçirmek anlamındadır. Mevlid Kandili sair zamanlarda Allah’ın Resulü'nü (asm) anmayan, aklına dahi getirmeyen insanların O’nu (asm) anmaktaki sevaba nail olabilmeleri için bir vesile olarak görülmelidir.