Berat Gecesi "Mağfiret" Gecesidir

“Allah (cc) Şaban ayının on beşinci gecesi kullara nazar eder ve Allah’a (cc) ortak koşanlar ile bozguncular dışında kalan bütün herkesi affeder.”

“Allah (cc) Şaban ayının on beşinci gecesi kullara nazar eder ve Allah’a ortak koşanlar ile bozguncular dışında kalan bütün herkesi affeder.” (İmam-ı Gazali) şeklinde olan hadis-i şerife dayanarak bu gece “ Mağfiret Gecesi” adını almıştır.
“Bu gece Şaban’ın on beşinci gecesidir. Allah Teala bu gecede Benî Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısınca insanları cehennemden kurtarır. Ancak kendisine şirk koşanların, Müslümanlara karşı kin ve düşmanlık besleyenlerin, akrabaları ile münasebeti kesenlerin, gururlu ve kibirlilerin, ana-babasına asî olanların ve içki içmeye devam edenlerin yüzüne bakmaz.” (Buhari, Tergib ve Terhib, Camiu’l Usûl)
“Allah-ü Teala, bu gece Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısı kadar kimseyi cehennemden azad eder.”
Ebu Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre; Resulullah Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur:
Şaban ayının orta (15.) gecesinin ilk vaktinde Cebrail (as) bana geldi şöyle dedi:
“Ya Muhammed (asm), başını semaya kaldır.”
Sordum:
“Bu gece nasıl bir gecedir?”
Şöyle anlattı:
“Bu gece, Allah-ü Teala rahmet kapılarından üç yüz tanesini açar.
Kendisine şirk koşmayanlardan hemen herkesi bağışlar.
Meğer ki; bağışlayacağı kimseler büyücü, falcı, kahin, devamlı şarap (alkollü içki) içen, faizciliğe vezinaya devam eden kimselerden olalar. Bu kimseler tövbe edinceye kadar Allah-ü Teâlâ onları bağışlamaz.”
Gecenin dörtte biri geçtikten sonra, Cebrail (as) yine geldi ve şöyle dedi:
“Ya Muhammed (asm) başını kaldır. Bir de baktım ki; cennet kapıları açılmış. Cennetin birincikapısında dahi bir melek durmuş şöyle sesleniyordu:
“Ne mutlu bu gece rükû edenlere!”
İkinci kapıda dahi bir melek durmuş şöyle sesleniyordu:
“Bu gece secde edene ne mutlu!”
Üçüncü kapıda duran melek dahi şöyle sesleniyordu:
“Bu gece dua edenlere ne mutlu!”
Dördüncü kapıda duran melek dahi şöyle sesleniyordu:
“Bu gece Allah’ı zikredenlere ne mutlu!”
Beşinci kapıda duran melek dahi şöyle sesleniyordu:
“Bu gece Allah (cc) korkusundan ağlayan kimselere ne mutlu!”
Altıncı kapıda bulunan melek dahi şöyle sesleniyordu:
“Bu gece Müslüman’lara ne mutlu!”
Yedinci kapıda da bir melek durmuş, şöyle sesleniyordu:
“Hiçbir dilekte bulunan yok mu, kendisine dileği verilsin!”
Sekizinci kapıda bulunan melek dahi şöyle sesleniyordu:
“Günahının bağışlanmasını dileyen yok mu ki, günahları bağışlansın!”
Bunları gördükten sonra Cebrail’e (as) sordum:
“Bu kapılar ne zamana kadar açık kalacak?”
Şöyle dedi:
“Gecenin ilkinden tan yeri ağarıncaya kadar.”
Sonra şöyle dedi:
“Ya Muhammed (asm)! Allah-ü Teala, bu gece Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısı kadarkimseyi cehennemden azad eder.” (Gunyet’üt-Talibin)
“Allah (cc) Şaban’ın on beşinci gecesinde kullarının haline muttali’ olur, bağışlama dileyenleri bağışlar...”
Hz. Aişe (ra) anlatır:
Resulullah (asm) geceleyin kalkıp namaza durdu. Secdeyi o kadar uzattı ki, ruhunu teslim ettiğini zannettim. Onu böyle hareketsiz görünce kalkıp baş parmağını hareket ettirdim, hareket edince geri yerime döndüm ve secdesinde şöyle dua ettiğini işittim:
“Azabından affına sığınırım, gazabından rızana sığınırım, senden yine sana sığınırım. Ben seni, senin kendini övdüğün için övmem.”
Başını secdeden kaldırıp namazdan ayrılınca:
Ey Aişe! Resulullah senin hakkını yerine getirmediğini mi zannettin? buyurdu. Ben:
“Hayır, vallahi ya Resulullah! Secdeyi uzatmandan dolayı ruhunun kabzedildiğini zannettim.” dedim. Bunun üzerine Resulullah (asm):
“Bu gece hangi gecedir biliyor musun?” dedi. Ben:
“Allah (cc) ve Resulü (asm) daha iyi bilir” deyince:
“Bu Şaban’ın on beşinci gecesidir. Allah (cc) Şaban’ın on beşinci gecesinde kullarının haline muttali’olur, bağışlama dileyenleri bağışlar, yardım dileyenlere yardım eder, kin tutanları oldukları gibi mağfiretinden geri bırakır.” buyurdu. (Tergib ve Terhib)
Resulullah Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur:
Bu gece Allah-ü Teala (cc), halkına bir göz atar.
Müminleri bağışlar.
Kâfirlere mühlet verir.
Kin ve haset sahiplerini dahi hallerine terk eder. Ta o hallerini terk edinceye kadar. (Gunyet’üt-Talibin)