İman ile Kıskançlık Birlikte Olmaz
"Haset ve kin, tıraş eder; ama saçı değil, dini tıraş eder." (Hadis-i Şerif)
Haset yani kıskançlık; bir kimsenin sahip olduğu mevki, şan, şöhret, sıhhat gibi manevi; mal, mülk gibi maddi nimetleri çekememek; bunlardan rahatsız olmak ve o kişinin elinden bütün bunların gitmesini istemek manasına gelir.
Haset; nimet verilmiş olan kimseden o nimetin zevalini istemek; yani nimetin yok olarak o kimsenin mahrum kalmasını temenni etmektir. Bazı âlimler:
“Kişinin, bu nimete kendisinin sahip olmasını temenni etmesidir.”diye tarif etmiştir. Gerçek o ki; haset her iki manaya da şamildir. (Kütüb-i Sitte)
Hasedin hükmü; eğer bir kimse kalbinde haset (kıskançlık) bulunmasından üzülmezse veya isteyerek haset ederse (kıskanırsa) günah olur, haram olur. Kıskançlığını sözleri ve hareketleri ile belli ederse, günahı daha çok olur. Ancak bir kimseninde kalbinde haset bulunur, kendisi buna üzülür, bunu istemezse, bu günâh olmaz. Kalpte bulunan ama fiile geçmeyen hatıra, düşünce; günah sayılmaz. Çünkü bu tür düşüncelerin kalbe gelmesi insanın elinde değildir. (İhya-u Ulumiddin)
İmâm-ı Şâfî Hazretleri kıskanç kimsenin halini şöyle tarif eder:
“Kıskananın içinde sürekli bir ateş yanar. Bu ateş onu yakar; yavaş yavaş eritir. Çünkü birisine haset edildikçe Allah (cc) onun nimetini artırır. Onun nimetinin artması da kıskananın kıskançlığını; dolayısıyla rahatsızlık ve sıkıntısını çoğaltır. Kıskananın göğsü daralır, uykusu kaçar. Amansız bir hastalığa düşer. Kıskanılanın perişanlığı istenirken, kıskanan perişan olur.
Kıskanç kimsenin kıskançlığı ve çekememezliği ağır bir hale gelirse, şu dört çeşit zarara maruz kalır:
1. Ardı arkası gelmeyen hasret ve üzüntü ile şifası umulmayan bedeni hastalığa düçar olunur.
İbn-i Mu’tez diyor ki:
“Haset, beden hastalığıdır.”
2. İnsanlar arasındaki mevki ve mertebesi düşer. Çünkü halk ondan yüz çevirip nefret eder.
Mensuru’l-Hikem’de:
“Kıskanç kimse, şeref bulamaz.” denilmiştir.
3. İnsanların kendisine buğzedip düşmanlık yapmasıdır. Hatta insanlar içinde bir dost ve arkadaş bulamaz bir hale gelir. Böylece insanların buğuz ve düşmanlığına maruz kalıp hüsrana düçar olur. Onun içindir ki, Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor:
“İnsanların en kötüsü, sevmeyen ve sevilmeyendir.”
4. İlâhî taksimata karşı çıktığı için Allah’ın (cc) gazabına maruz kalması ve emirlerine muhalefet ettiği için günah kazanmasıdır. Çünkü insanları kıskanan kimse, Allah’ın (cc) taksimatını adaletli bulmuyor ve insanları o nimetlere layık görmüyor demektir. (Edeb-i Dünya ve-d Din)
Cenab-ı Hak:
“Haset edici bir kimse, benim nimetimin düşmanı; kaza ve kaderime küsmüş, kullarımın arasında yapmış olduğum taksimata razı olmamış bir kimsedir.” buyurmuştur.
Haset eden, Allah'ın (cc) yaptığı taksim ve takdire rıza göstermiyor; O'nun iradesine karşı geliyor demektir. Çünkü haset eden, O'nun gizli olan hükümleri ile mülkünde gerçekleştirdiği adalete kızmış, onu çirkin bulmuş olur. Bu ise imanının zedelenmesinden başka bir şey değildir.
Hz. Zekeriya (as) Allah’ın (cc) şöyle buyurduğunu haber vermiştir:
“Kıskanç kişi nimetime düşman, hükmüme kızan ve kullarım arasında yaptığım taksimata rıza göstermeyen biridir.” (İhya-u Ulumiddin)
“Bir kulun kalbinde, iman ile haset birleşmez.” (Nesai)
“Size ümem-i kadime hastalığı sirayet etti:
Bu, haset ve buğuzdur. Bu kazıyıcıdır. Bilesiniz:
Kazıyıcı derken saçı kazır demiyorum; o, dini kazıyıcıdır. Nefsimi kudret elinde tutan Zat-ı Zü’l-Celal’e yemin ederim; sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmeye yardımcı olacak şeyi haber vereyim mi?
Aranızda selamı yaygınlaştırın.” (Tirmizi)
“Bir koyun ağılına giden iki aç kurdun ağıla verdiği zarar; Müslüman'da, haset ve mal hırsının o Müslüman'ın dinine verdiği zarardan daha çok değildir.” (Tirmizi)
“Ateşin odunu yediği gibi haset de hasenatı yer!” (İbn-i Mace)
“Haset ve kin, tıraş eder; ama saçı değil, dini tıraş eder.” (Bezzar)
Peygamber Efendimiz (asm) buyurdular ki:
“Altı sınıf vardır; hesaptan bir sene evvel cehenneme girerler. Denildi ki:
"Ey Allah'ın Resulü! Onlar kimlerdir?"
"Zalim idareciler, kavmiyet güden Araplar, büyüklük taslayan ağalar, hainlik yapan tüccarlar, cahil köylüler, haset eden âlimlerdir.” (Ebu Mansur Ed-Deylemi)
“Hasetçi, koğucu ve falcı bizden değildir.” (Nesai)
“Ümmetim için endişe duyduğum şey, aralarında servetin çoğalıp birbirlerine haset ederek dövüşecek olmalarıdır.” (İbn-i Ebi’d-dünya)
Kişinin imanını kaybettirme derecesinde zararı olan kıskançlıktan nasıl kurtulabiliriz? Bu kötü hasletten kurtulmak için neler yapmak lazım?
İslam âlimleri hasetten kurtulmanın yollarını şöyle tarif etmişlerdir:
"Bir mümine yakışan, kıskançlık hissi içinde doğduğu zaman, bundan nefret edip def etmeye çalışmaktır."(Kütüb-i Sitte)
“Kıskançlığı tedâvî etmenin yolu, şeytanın isteklerini yerine getirmeyerek; hatta aksini yaparak ona hükmetmesini öğrenmektir. Mesela, içindeki kıskançlık duygusu birisini kötülemesini istediğinde kişi, bunu şeytanın kendisi için hazırladığı tuzağa düşmek demek olduğunu anlayarak tersini yapmalı; onu övmelidir. Kendisinden birisine karşı kibirli davranmasını istediğinde karşı koyarak tevazu göstermeli, vermemeyi fısıldadığında vermelidir. Kişinin bu davranışları, karşısındaki insanı memnun eder ve onun tarafından sevilmesine neden olur. Bu şekilde karşılıklı sevgi başlar ve zamanla kıskançlık hastalığı yok olur.” (İmam-ı Şafi Hazretleri)
Kıskanç adam kıskandığı şeyleri düşünsün! Ve anlasın ki rakibinde olan dünyevi güzellikler, kuvvet, mertebe, servet...; hepsi fanidir, ölümlüdür, geçicidir. Faydaları az, zahmetleri çoktur. Eğer rakibinde ahirete ait işleri kıskanıyorsa, zaten onlar için kıskançlık olamaz. Eğer onlarda da kıskansa, o zaman ya kendisi riyakârdır, yaptığı amelleri Allah için yapmaz ve ahiret malını dünyada mahvetmek ister. Veyahut kıskandığı kimseyi riyakâr zanneder, mümin kardeşine haksızlık eder, zulmeder. (Bediüzzaman Hazretleri)
Kıskanan kimse bilmeli ki; kıskançlığı dinine ve dünyasına zarar verir, kıskanılan kimseye zararı dokunmayıp, aksine onun hem dünyasına hem de dinine menfaat sağlar. (İmam-ı Gazali Hazretleri)
Kıskançlıktan kurtulmak için kıskanılan kişiye hediye gönderilmeli, nasîhat vermeli, onu medhetmelidir. Ona karşı tevâdu' (barış) göstermelidir. Onun ni'metinin artmasına dua etmelidir. (Kütüb-i Sitte)
Haset eden kimse sürekli, Allah'ın kendi lütfundan vermesi için dua etmelidir. Çünkü O, kendisi için hayırlı olan şeyi verir ve O her şeyi bilendir. (Tefhîmül Kur'ân)