Asr-ı Saadet’ten Cömertlik Örnekleri

Peygamberin erleri olan asr-ı saadetin mübarek sahabeleri cömertlikte de Peygamberin (asm) sünnetini taklit edip, canlarını mallarını İslam uğruna feda etmişlerdir...

Hz. Ebu Bekir’in cömertliği
Hz. Ömer (ra)şöyle anlatıyor:
“Hz. Peygamber bir gün bizlere sadaka vermemizi emr etti. O sıralarda mal bakımından oldukça zengindim. Kendi kendime “Eğer Hz. Ebu Bekir’i geçebilmem mukadderse ancak bugün olabilir” dedim ve malımın yarısını getirdim. Hz. peygamber “Aile efradına bir şey bıraktın mı?” diye sordular. “Evet, onlara da bir şeyler bıraktım” dedim. Ne kadar bıraktığımı sorduklarında da “Bunun kadar da onlara bıraktım” cevabını verdim. Biraz sonra da Ebu Bekir geldi. Hz. peygamber ona da “Ey Eba Bekir! Sen aile efradına ne bıraktın?” o da “Onlara Allah’ı ve onun resulünü bıraktım” dedi. Bunun üzerine onu hiçbir zaman geçemeyeceğimi anladım.”
(Ebu Davud, Tirmizi)

Hz. Aişe ile kız kardeşi Esma’nın cömertlikleri


Abdullah b. Zübeyr şöyle diyor:
“Aişe ile Esma’dan daha cömert kadın görmedim. Ancak bunların cömertlikleri birbirinden farklıydı. Şöyle ki; Aişe biriktirir ondan sonra dağıtırdı, Esma ise elinde bulunanı ertesi güne bırakmazdı.”
(Buhari)

Abdullah b. Ömer’in canının çok çektiği bir balığı bir fakire vermesi

Hz. Ömer’in oğlu Abdullah Arafat’tan Cuhfe’ye indiğinde hastalandı. Canı balık çekmişti. “Canım balık yemek istiyor. Benim için bulamaz mısınız?” dedi. Aradılar sonunda bir taneden başka bulamadılar. Onu alıp Abdullah’ın hanımı Safiye b. Ebi Ubeyd’e getirdiler. O da pişirip onun önüne koydu o sırada bir fakir gelerek Abdullah’ın yanına oturdu. Abdullah O’na şu balığı al da ye!” dedi. Bunun üzerine oradakiler “Sübhanellah! Bizi o kadar yordun; bu balığı güç bela bulabildik onu sen ye; bu adama da başka bir şey veririz” dedilerse de O “Ben bu balığı çok istedim. Öyle ise onu sadaka vereceğim” dedi. (Ebu Nuaym - Hilye)
Ebu Ukayl’in bir gece boyu çalışıp kazandığı hurmanın yarısını infak etmesi
Ebu Ukayl (ra) bir gün iki avuç hurma karşılığında akşamdan sabaha kadar sırtında yük taşıdı. Bunların bir avucunu aile efradına yemeleri ve ihtiyaçlarını karşılamak üzere götürüp diğerini de Allah yolunda infak için Hz. Peygambere getirdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber “Onu sadakaların içerisine kat!” buyurdular. Münafıklar Ebu Ukayl ile alay ederek “Onun Allah için bir avuç hurma vermesi kendisine ne temin edecektir?” dediler. Bu olay üzerine “Sadakalar hususunda, (onu, imkânları olup) gönülden (gelerek çokça) veren müminleri de (zengin olmadıklarından) güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları da ayıplayarak, bu yüzden onları alaya alan (o münafık)lar yok mu, (asıl) Allah onlarla alay etmiştir ve onlar için (pek) elemli bir azap vardır!” (Tövbe -79) mealindeki ayet nazil oldu. (Taberani)

Hz. Osman’ın iki yüz deveyi İslam ordusuna vermesi


Hz. Peygamber bir hutbe irad ederek mali sıkıntı çeken İslam ordusuna yardım etmek hususunda sahabeleri teşvik etti. Bunun üzerine Hz. Osman kalkarak “ben çullarıyla eğerleriyle birlikte yüz deve veriyorum” dedi. Hz. Peygamber bulunduğu yerden bir basamak inerek yine teşvik yollu şeyler söyledi. Hz. Osman bu kez de kalkarak aynı şekilde ikinci bir yüz deveyi de verdiğini söyledi. Hz. Peygamber hayrete düşen bir insanın yaptığı gibi mübarek elleriyle işaret ederek “Bundan sonra yapacağı şeyler Osman’a bir zarar vermez.” buyurdular.
Abdurrahman b.Avf’ın yedi yüz develik bir kervanı infak etmesi
Hz. Aişe validemiz Medine’de evinde bulunduğu bir sırada dışarıda bazı sesler duydu ve ne olduğunu sordu.
“Abdurrahman b. Avf’ın Şam’dan yiyecek getirmekte olan kervanı döndü, bu sesler de ondan geliyor” dediler. Bu kervan 700 deveden meydana gelmiş olup Medine onların sesleriyle çınlıyordu. Bunun üzerine Hz. Aişe “Ben Hz. Peygamber’in Abdurrahman b. Avf’ın cennete sürünerek girdiğini gördüm.” buyurduğunu işitmiştim.” dedi. Bu sözler Abdurrahman’ın kulağına gittiğinde “Eğer yapabilirsem oraya (cennete) sürünerek değil ayakta ve yürüyerek girmeye çalışacağım” dedi. Ve gelen kervanları bütün yükleri ve hayvanlarıyla birlikte Allah yolunda infak etti.

(Hayat’üs Sahabe)

Hz. Ömer’in şehit olan sahabe eşine karşı cömertliği


Eşlem'den (ra): "Ömer'le beraber (çarşıya) çıktım, kendisine genç bir kadın yaklaşıp şöyle dedi:
“Ey müminlerin emiri! Kocam öldü, benim ondan küçük çocuklarım var. Vallahi ne yiyecek koyun, ne sığır paçaları vardır; ne ekin tarlaları ve ne de sağılacak hayvanları vardır. Onları yırtıcı hayvanların parçalamasından (yani ölmelerinden) korkuyorum. Ben Hufâf bin Eymâ el-Gifârî'nin kızıyım. Babam Hudeybiye'de Peygamber (asm) ile hazır bulunmuştur.” Ömer bunları duyunca durdu, yürümedi ve şöyle dedi: 'Merhaba, ey yakın nesep!' Sonra avluda bağlı olan kuvvetli bir deveye gitti ve ona buğday dolu iki çuval yükledi. (Çuvalların) aralarına da yiyecek ve elbiseler koydu, getirip kadına teslim etti. “Al şimdilik bunlarla idare et! Sana şimdilik yeter. Sonra Allah bize bir taraftan bir şeyler ihsan ederse yine sana veririz” dedi. Orada bulunanlardan bir adam şöyle dedi: “Ey müminlerin emiri, çok verdin!”
Bunun üzerine Ömer: “Annen seni yetim bıraksın! Vallahi şu anda ben onun babası ile kardeşini bir kaleyi kuşattıklarını ve onu fethedinceye dek canla başla savaştıklarını görür gibiyim. Sonra sabahleyin onların elde ettikleri ganimetlerden istifade eder olmuştuk” dedi.
(Buhârî)

Sahabeler kendileri muhtaç olsa bile verirlerdi


Ebu Hureyre’den (ra): “Biri Peygamberimize gelerek aç kaldım dedi. Peygamberimiz hanımlarına bu adamın karnını doyurmak için haber gönderdi. Evlerinde sudan başka yiyecek içecek bir şey olmadığı cevabı geldi. Efendimiz, ashabına: “ Bu kişiyi sofrasına alacak (misafir edecek) kim var?” dedi.
“Ey Allah’ın elçisi! Ben onu misafir kabul ederim,” diyerek adamı evine götürdü. Hanımına, bu peygamberimizin misafiridir, buna iyi bak deyince karısı çocukların yiyecekleri var ne yapalım? dedi. Adam:
“Olan yemeği getir, mumu yak, çocuklar yemek isterse onları uyut.” Kadın, kocasının buyruklarını yaptı ve mumu düzeltecekmiş gibi davrandı ve söndürdü. Yemeği misafirin önüne koydu, karanlıkta karı-koca yemek çiğner gibi yaptılar. O gece evdekiler aç yattılar. Sabah olunca Peygamberimizin yanına gittiler.
Resulullah (asm):
“İkinizin (misafirle senin) bu geceki durumunuzdan Allah hoşnut oldu!” buyurdu. Ve bu ayet nazil oldu:
“Onlardan önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve (samîmâne) imana sarılmış olanlar (Ensar), kendilerine hicret edip gelen (Muhacir)leri severler; hem (onlara) verilenlerden dolayı sinelerinde bir ihtiyaç (bir rahatsızlık) duymazlar ve kendilerinde bir sıkıntı (bir ihtiyaç) bile olsa, (o kardeşlerini) kendi nefislerine tercih ederler! Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar gerçekten kurtuluşa erenlerdir!”
(Haşir 9) (Zübde-tül Buhari)